SİYASİ TERÖR…

CHP Genel Başkanı Sayın Baykal’a yapılan bir komplo değil, bir iftiradır. Çünkü komplo  tuzak demektir. Tuzak olması için bir uygulamanın bir gidişatın olması gerekir. Bu anlamda Deniz Baykal’a yapılan bir iftiradır.
Öte yandan bir kişiye iftira atmak, o kişiye geçici olarak zarar verebilir. Ancak zaman içinde iftira olduğu anlaşılır. Verilen zarar o kişi ile sınırlı kalır.

Oysa ki Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına yapılan iftira, yalnız kendisine zarar vermekle kalmaz aynı zamanda bu iftiranın ekonomik, sosyal ve siyasi maliyeti olur. Bu iftiradan tüm toplum ve ülkenin geleceği zarar görür. Bu nedenle Baykal’a yapılan iftira, ülkeye yapılan bir terör saldırısıdır.  En büyük terördür. Siyasi terördür.
Siyasi terör, bir ülkede, ulusal değerlerin dejenere edilmesi, halkın yozlaşması, herkesi bıktırıp, teslim olmaya zorlanmasına neden olur.
Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek, “Gerçeği ortaya çıkaracak yargıdır” diyor. Bu söz hükümetin aczini veya bu olaydaki ihmalini gösteriyor. Çünkü terörle mücadele hükümetin işidir. Bu olaydaki failleri bulmak ve bunları Yargıya teslim etmek de hükümetin işidir.
Bu güne kadar hükümet gerçekleri objektif olarak değil, her zaman kendi işine geldiği gibi değerlendirdi. Ankara Çukurambar’da, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, “Bana komplo yapıldı” şeklinde ortalığı velveleye verdi. Ne oldu?  Mağdur edebiyatını kullanmanın da bir sonu vardır. Bu gün halk iktidarın sürekli kullandığı mağdur aldatmacasının da artık farkındadır.
Takiyye’nin bir anlamı “olduğundan farklı görünmek” şeklindedir. AKP  baştan beri olduğundan farklı görünmeye çalışıyor.
Yeniçağ’ın dünkü manşeti, “45 günde 23 şehit’’şeklindeydi. Bu demektir ki Hükümet terör konusunda çok başarısızdır. Ancak aynı hükümet Türkiye’de terör yokmuş gibi davranıyor. 45 günde 23 şehit verilen hiçbir ülkede, hükümet görevde kalamaz.
Hükümetin, Milli Kurumlarla kavga ederek, yargıyı etki ve kontrol altında tutmak isteyerek, muhalefete yapılan siyasi terörü normal bir yargı olayı gibi göstererek, iktidarda kalma stratejisini durdurmak gerekir. Bunu durduracak tek güç halkımızdır.
Deniz Baykal’ın istifası, normal bir genel başkan istifasından farklıdır. Bunun nedenleri şunlardır: 
Türkiye gerek ekonomik anlamda ve gerekse siyasi anlamda kırılgan bir çizgidedir. Eğer CHP ve MHP olarak, muhalefet zayıf olursa, siyasi iktidar ülkeyi kendi çizgisi içine sokar. Türkiye’nin 1920’den beri kazanılmış değerleri tahrip olur.
ABD’nin Ortadoğu projesi önünde en büyük engel muhalefettir. Deniz Baykal, bir genel başkan olmanın ötesinde, kişisel olarak da partiden bağımsız bu misyona sahip bir insandır. CHP’ye genel başkan kim olursa olsun, aynı misyonu aynı etkinlikte devam ettiremez. Zira Deniz Baykal’ın siyasi tecrübesine, siyasi birikimine ve yeteneğine, yalnız Deniz Baykal sahiptir.
Deniz Baykal’ın istifası, kendisini, CHP’ye oy veren 9 milyon insanı aşan bir istifadır. İstifa oy veren ve vermeyen tüm halkı ilgilendiren bir istifadır. Çünkü mesele Deniz Baykal’ı sevip-sevmeme sorunu değildir. Mesele, yukarıda ifade ettiğim nedenlerden ötürü ortaya çıkan ülkenin geleceği sorunudur. Bu nedenle, Deniz Baykal’ın bu misyonu devam ettirmesi için hepimiz talep açmalıyız.
Deniz Baykal, kurultaya katılmayacağını açıklamıştır. Ancak eğer delegelerin tamamı, halkın talebi doğrultusunda talep açarlarsa ki buna eminim, Deniz Baykal’ın bu talebi reddetmesi çok kolay olmayacaktır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir