İSTİKRARLI KALKINMA NASIL SAĞLANIR?

Global ekonomi, küreselleşmeye tam uyum sağlayan gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasını önlüyor. Ulusal politikalara ağırlık veren, teslim olmayan, Brezilya gibi bazı ülkelerde global ekonomiden kârlı çıkıyor. Sıcak paraya teslim olan, IMF’siz yapamayan bizim gibi ülkeler ise zararlı çıktı.
Gelişmekte olan ülkeler, duvara çarpan küreselleşmeye yeni yön vermek için çaba harcamalıdır.
Küresel ekonominin geldiği pozisyon, finans sektörü ve para politikasının ön plana çıkması ile sektörel dengenin bozulması, spekülatif sermayenin hakimiyeti, emeğin dolaşımının sınırlanması şeklinde oldu.

Dünya ekonomisi daha kırılgan oldu. Eğer yapısal çözümler getirilmez ise, yeni bir para sistemine gidilmez ise, konjonktürel dalgalanmalar sıklaşacak.
Spekülatif sermaye, sıcak para küreselleşme sürecinde aşırı kazanç elde ettiği için, hükümetlerin radikal önlemler almasına, sermaye hareketlerine sınır ve şeffaflık getirme taleplerine karşı direniyor.
Öncelikle aşırı kırılganlık kazanmış olan dünya para sistemini yeniden yapılandırmak gerekir.
1970 yılından beri, Dünya para sistemi dolara bağımlıdır. Dünyayı dolara bağımlı olmaktan çıkarmak gerekir. Dolar yerine dünya para sistemini dolar yerine, Dolar, Avro ve Yenden oluşan bir sepete bağlamak gerekir.

ÜLKE GSYH (TRİLYON DOLAR ) YÜZ İÇİNDE PAY
ABD                                        14.3 47
AB                                          11.5 38
JAPONYA                                   4.4 15

Bu sepette yer alacak her üç para da, ülkelerin GSYH ile orantılı olacaktır.
Böyle bir sepete bağlanacak dünya para sistemi daha güvenli ve istismara imkan vermeyecek bir sistem olacaktır.
Üçlü sepete bağlı para sistemine geçildikten sonra, on yıllık bir hazırlıkla dünya merkez bankası kurulmalıdır.
 Türkiye’de kalıcı bir istikrar için, önce mevcut olan ekonomik yaklaşım değişmelidir.
Uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin ulusal çıkarlarını gözeten “ulusal politikalar” uygulanmalıdır.
Rekabetçi piyasa oluşmasında, kaynakların etkin kullanılmasında devletin önemi algılanmalıdır.
Kamu yatırımlarında, eğitim ve sağlık gibi sosyal faydası olan hizmetlerde, sosyal fayda ve istihdam gözetilmelidir.
Salt iktisadi büyüme yerine, eğitimde, sağlıkta, kültürel yapıda, gelir dağılımında iyileşmeyi de içeren “iktisadi gelişme”yi hedeflemeliyiz.
IMF gibi yabancı uzman gibi ithal reçeteler yerine, özgün politikalar üretmeliyiz. Çünkü, iktisat politikalarının etkinliği için ülkelerin sosyal ve kültürel yapısına, halkın alışkanlıklarına, ekonomik konjonktüre ve daha önemlisi ülkenin gelişmişlik düzeyine göre farlı olmak zorundadır.
Bu yaklaşım içinde, Devlet ve özel sektör yatırımlarının etkin kullanılması, daha verimli olması ve istihdam yaratması için devlet yatırımları, merkezi devlet, mahalli idareler, kitler ve özerk bütçeli idarelerin tüm yatırımları merkezi planlama ile yapılmalıdır. Özel sektör yatırımları da, bu anlamda desteklenmeli ve yönlendirilmelidir.
Planlamanın hedefleri:
İç tasarrufu artırmak ve tasarrufları yatırımlara yönlendirmek,
Ekonomide finans – reel sektör arasında yeniden denge sağlamak (sektörel dengeyi kurmak)
1230 Sektörlere göre sermaye-emek optimal bileşimini (faktörel dengeyi) sağlayacak önlemler almak,
Piyasa kirlenmesini engellemek,
Oligopol ve kartel yapıları önlemek,
İstihdamın artırılması,
Gelir dağılımında iyileştirme sağlamak olmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir