TEKEL işçilerinin direnişi, Başbakanın ve Hükümetin çalışanlara karşı ne kadar duyarsız olduğunu gösterdi. Aslında AKP iktidarının istidam sorunu ve işsizlik gibi bir derdi zaten baştan beri yoktur. Bunun içindir ki istihdam oranı düşüyor… İşsiz sayısı artıyor.
İşsizliğin artması etkisini bu sene daha fazla gösterecek. Krizin ilk yıllarında işsiz kalanlar, elindeki avucundakini harcadı. Akrabalarından borç aldı. Ancak bu sene deniz bitti.
Türkiye’de çalışabilir nüfus artmasına rağmen, istihdama katılım oranı azaldı.
2002 yılında yüzde 43.5 olan istihdam oranı, 2009 Ekiminde yüzde 42.4’e geriledi. İstidam oranı, çalışanların 15 artı yaş nüfusa oranıdır.
Öte yandan, DPT raporuna göre, 2008 yılında toplam istihdamın toplam nüfusa oranı en düşük ülke Türkiye’dir. Türkiye’de toplam istihdamın, toplam nüfusa oranı yüzde 3.74’tür. Buna karşılık bu oran, Rusya’da 52.88, G. Kore’de 49.98, Endonezya’da ve Arjantin’de 41.22’dir.
Bazı Gelişmekte Olan Ülkelerde Toplam İstihdamın Toplam Nüfusa Oranı,
2007 (Yüzde)
ÇİN………………………………………..59.52
TAYLAND…………………………………56.71
RUSYA……………………………………52.88
G.KORE…………………………………..49.98
ENDONEZYA……………………………..48.08
ROMANYA………………………………..47.33
MACARİSTAN……………………………42.09
ARJANTİN……………………………….41.22
TÜRKİYE…………………………………33.74
(Kaynak: DPT- Uluslararası ekonomik göstergeler, sayfa: 74)
AKP’nin ekonomik yaklaşımı, özel fayda esasına dayalıdır. Özel fayda görünen faydadır. Örneğin altyapı yatırımlarının özelleştirilmesinde fayda göstergesi olarak yalnızca satış geliri alınmıştır. İstihdam gibi, yatırımları teşvik gibi, sosyal faydaları dikkate alınmamıştır. Bu nedenle, özelleştirilen kurumların ekonomiye olan toplam faydası düşmüştür.
AKP iktidarı, Çin atasözü ile halka balık tutmasını öğretmiyor, balık dağıtıyor. İş vermiyor, poşet veriyor. Toplumu AKP iktidarının eline bakar hale getirdi.
Örneğin, 2010 bütçesinde Sosyal Yardımlaşma Fonuna aktarılacak kaynağın yüzde 26.7 oranında artırılması, ilk bakışta gelir dağılımı açısından ve talep artışı açısından olumlu görünüyor. Ancak bu uygulama hükümetin geçmiş uygulamalarına bakarsak, siyasi istismara, yolsuzluğa ve adam kayırmaya açıktır. Eğer hükümet poşet dağıtmak yerine yatırımları artırıp, yeni iş alanları yaratsaydı aynı zamanda işsizlik azalırdı.
Kaldı ki, hükümet devlet yardımlarını siyasi istismar aracı olarak kullanıyor. Bu durum AB 2009 ilerleme raporunda da yer alıyor… Raporda, “devlet yardımlarımın şeffaf olmayan biçimde verilmesine devam edilmiştir” deniliyor. (sayfa: ıv)
İşsizliğin nerede duracağı belli değil. 2002 yılında ortalama işsizlik oranı yüzde 10.3 idi. 2009 yılının Ekim ayında bu oran yüzde 13’e yükseldi.
Türkiye G-20’ler içinde İspanya’dan sonra en büyük işsizlik yaşayan ikinci ülkedir. Kaldı ki, fiili işsizlik oranı İspanya’dan da yüksektir.
Türkiye’deki işsizliğin sosyal riski daha yüksektir. Çünkü genç nüfusta işsizlik oranı daha fazladır… TÜİK, Ekim 2009 için kentlerde genç nüfusun işsizlik oranını yüzde 26.6 olarak ilan etmiştir.