İSPİYONCULUK

Aşağıdaki metni Vikipedi ‘den aynen alıyorum…

 

‘’Yıldız İstihbarat Teşkilatı 1880 yılında dönemin Osmanlı padişahı II. Abdülhamid Han tarafından kurulmuş, Türk tarihinin ilk organize istihbarat teşkilatıdır.

 

O dönemde gelişen iç ve dış olaylar, Abdülhamid’i, doğrudan kendisine bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya sevk etmişti. Bu olaylara örnek kendi veziri dahi başkalarının adına ve devlete karşı çalışır olmuştu. Bunun sonucu olarak Yıldız İstihbarat Teşkilatı kuruldu. Teşkilat, emsallerinden farklı olarak devlete değil tek bir kişiye, Abdülhamid Han’a hizmet veriyordu. Teşkilat daha sonra, Abdülhamid lehine çalışanlar ve aleyhine çalışanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Teşkilat, ülke içerisinde özellikle Ermeni komitacılara karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Bununla beraber yurt dışında da oldukça iyi organize olmuştu.

 

 

 

 Paris, Roma, Londra gibi çeşitli merkezlerde, başta Jöntürkler olmak üzere, saray aleyhtarı kişi ve kurumları yakından takip etmekteydi. Çok kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılan hafiyeleri sayesinde saraya, ayda 3000’den fazla jurnal gelmekteydi. Teşkilat, 1908 yılında Abdülhamid Han’ın tahttan indirilişine kadar faaliyetlerine devam etmiştir.
Döneminde, teşkilatın icraatları için jurnalcilik ya da ispiyonculuk tanımlarını kullanarak karşı çıkanlara cevaben Abdülhamid Han, hatıratında bu kurumun kuruluşuyla ilgili şöyle demektedir:

 

‘’Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat Teşkilâtı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilât budur ‘’

 

II. Abdülhamit bunalımlı bir dönemde tahta çıktı. Batı’ya karşı dengeci, Doğu’ya karşı İslamcı politikalar izledi. Döneminde otokrasi güçlendi. Jurnalcilik alabildiğine arttı.  Uyguladığı politikaların başarılı olup olmadığını tartışmak gerekmez. Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu bellidir. Kaldı ki, kendisi yabancıların devlete nasıl nüfuz ettiğini söylüyor.

 

Osmanlı İmparatorluğu hepimizin gurur duyacağı bir geçmişimizdir.

Ancak Abdulhamit’ten yalnızca otokrasi, jurnalcilik ve İmparatorluğun son dönemlerinden yalnızca dış borç kaldığını da unutmayalım.

 

Türkiye de jurnalcılık öteden beri var. Muhbirlik bugüne kadar en fazla vergi konusunda işledi. Vergi ihbarında bulunan muhbir , “ihbar ikramiyesi” istediğini açıkça dilekçesinde yazıyor. İhbar ikramiyesinin oranı, yüzde 10 dur. İkramiyenin, üçte biri vergi ve cezanın tahakkukundan, üçte ikisi ise tahsilinden sonra ödeniyor.

Bazen devletle muhbir anlaşmazlığa düşüyor. Söz gelimi İzmir’de çeşitli şirketlerdeki usulsüzlükleri ihbar eden İzmir ve Denizli’den iki muhbir, Meclis’e “Devletten ihbar ikramiyemizi alamıyoruz” diyerek şikâyetçi oldu.

 

Şimdi, Türkiye terörle mücadele için ihbar yöntemini devreye soktu.

 

Kimliği gizli tutulacak ihbarcıların, Türk vatandaşı olması gerekmiyor.  

Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçların faillerinin yakalanmasına yardımcı olanlara 200 bin lira ile 4 milyon lira arasında ödül verilecek.

 

MHP ve CHP terörle mücadele için devreye sokulan bu uygulamaya karşı çıkıyor.

 

İhbar müessesi ilk bakışta, terörle mücadelenin bir aracı gibi görülebilir… Ancak kendisi ile birlikte önemli sosyal sorunlar da yaratabilir.  Kaosa yol açabilir. Kinin ve kastın bir unsuru haline gelebilir.

 

Öte yandan, ihbar müessesesi bir anlamda devletin güçsüz olduğunu, kontrol mekanizmasının yeterli olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin istihbarat kurumlarının zımni anlamda çalışmasının yetersiz olduğunu tartışmaya açıyor.  

 

Anlaşılıyor ki, bu uygulama Başbakanın Osmanlıcılık hayalinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir