SEÇİM RÜŞVETİ İNSAN KARAKTERİNİ BOZAR

Seçim ekonomisi, seçimler sırasında bütçeden yapılan popülist harcamalarla sınırlı değil.  Yalnızca Hükümetin yaptığı uygulamalar da değil… Başta siyasi partilerin ve adayların özel kesimden aldıkları her türlü maddi yardım,   yaptıkları her türlü seçim masrafı, propaganda gideri, ailelere ve seçmenlere dağıtılan para ve ayni imkanlar ile Kamu sektöründe, bütçenin, KİT’lerin, Fonların, devlet desteklerinin seçim nedeniyle artırılması ve popülist amaçla kullanılmasıdır.

 

 

Kaldı ki, hükümetler seçim yıllarında tüm İktisat politikası araçlarını, çıkaracakları yasaları da seçim ekonomisi doğrultusunda düzenleyebiliyorlar.

 

Örneğin vergi afları da, seçim ekonomisinin bir aracıdır.

 

Bazen seçim baskısı, olumlu kararları da zorluyor. Örneğin yıllarca çıkarılmayan herkesin ve piyasanın ihtiyacı olan, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu birer günde çıkarıldı.

 

Seçim nedeniyle kamu harcamalarının artması Kamu açıklarına neden olur. Kamu ve özel harcamaların artması, ekonomide talep artmasına ve ekonominin ısınmasına neden olur. İktisadi etkinliği olmayan harcamalar, ortalama verimliliğin düşmesine neden olur. Arz- talep dengesi bozulur. Sonuçta istikrar sorunu ortaya çıkar.

 

Ayrıca seçim rüşvetinin toplum üzerinde bozucu etkileri var. Toplumun karakterini olumsuz etkiliyor. Toplumsal bilinç azalıyor. Maddi olarak, ihale olarak veya rüşvet olarak oyunu satanlar, oyuna sahip çıkanlar karşısında haksız kazanç sağlamış oluyorlar.

 

Türkiye’de her dönemde ve her hükümet seçim ekonomisi uyguladı. Ancak geçmiş hükümetler seçim rüşvetini daha çok bütçeden veriyordu. Bu nedenle daha şeffaf idi. Yine bu nedenle Bütçe açıkları daha yüksekti.

 

Parantez içinde söylemek gerekir ki, geçmişteki bütçe açıklarının nedeni de yalnızca seçim ekonomisi değildi. Yüksek faiz oranları, özelleştirme gelirlerinin düşük olması, plansız harcamalar ve tüm popülizmin bütçe içinden yapılması gibi,  başka faktörler de vardı.

 

Kaldı ki, her ülkede Hükümetler veya Başkanlar (Örneğin ABD’ de) seçim öncesi popülist uygulamalar yapmaktadır.

 

AKP iktidarı popülizmi de kılıfına uydurdu. Daha fazla seçim rüşveti veriyor. Ancak hiç şeffaf olmadığı için tamamını göremiyoruz.

 

Bu gün 2011 genel seçimler için yapılmakta olan popülist uygulamalar genel olarak şöyledir:

1)    Türkiye de Uzun süreden beridir, kamuda personel sıkıntısı var. Bu nedenle yargı ve yürütme aksıyor. Buna rağmen hükümet bekledi, seçime 5 ay kala personel alımı başlattı.

 

2)    Belediyeler, özellikle bağlı şirketleri ve taşeronlar vasıtasıyla işçi alınımı hızlandırdı. Seçim sonrası bu şirketlerde tensikat yapılacak. Ayrıca Maliye Bakanı, AKP’ li belediyelere yetkisi içinde daha fazla kaynak aktarıyor.

 

3)    Belediyelere bütçeden verilen kaynaklar geçen yıl çıkarılan bir yasa ile artırıldı. Ayrıca her belediye ve özellikle imar işlerinde özel firma ve şahıslardan, doğrudan veya vakıf ve derneklerine destek alıyor.

 

4)    Meclis gündeminde olan vergi ve sigorta affı da seçim öncesi getirilen bir seçim tavizidir.

 

5)    Hükümet seçim harcamalarının bir kısmını bütçe dışında yapıyor. Örneğin özelleştirme gelirlerini hazine nakit hesabında tutuyor. Oradan KÖYDES’ e para aktarıyor. Seçim ekonomisini KÖYDES uyguluyor.

 

Özet olarak, Bu günkü AKP Hükümeti daha fazla seçim popülizmi yapıyor. Kamu imkanlarını daha çok kullanıyor. Ancak bu popülizmi kılıfına uydurarak yapıyor. Bütçe açığına daha az yansıyor.   Başka bir ifade ile kamu imkanlarını şeffaf kullanmıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir