SAADET ZİNCİRİ BİTTİ Mİ?

1990 lı yıllarda ortaya çıkan Saadet Zinciri Tamamen para ile para kazanma metodu üzerine kurulmuştur. Eğer zincire yeni üyeler ve yeni para girişi olmazsa halka kopar ,allatan gelen para kalmaz ve sistemde pramidin en üstüne çıkan olmaz  .

1982 de yaşan yaşanan  Banker Kastelli olayları , 1990 sonrası yıllarda saadet zincirine benzetilmiştir. Kastelli çok yüksek faizler vererek mevduat toplamış ve fakat bu yüksek faizleri ticari kurallar içinde vermek imkanı olmadığı için , yeni gelen parayla eskilerin faizini ödemiş. Panik yaşanınca sistem çökmüş.

Sıcak para da girdiği ülkeden elini çekerse saadet zinciri bozuluyor.  Sıcak para girdiği ülkede önce bir canlılık yaratıyor. Aynı zamanda  cari açıktan daha fazla girerse , döviz arzı artıyor. Kurlar üstünde bir baskı oluşuyor. Yani Milli Para değer kazanıyor. Milli para değerli olursa  bu defa  ithal malları içerde üretilen mallardan daha ucuza geliyor. Buna karşılık ihraç malları daha pahalı geliyor. İthalat ihracattan daha hızlı artıyor. Cari açık oluşuyor.  

 

 

 

 Türkiye’de de aynen böyle oldu. O kadar ki cari açık yanında , Türkiye aramalı üreten fabrikaları kapattı. Söz gelimi iplik fabrikalarının bir kısmı , deri  fabrikalarının bir kısmı kapandı. İplik ve deri  ithal edildi. Bunun içindir ki , üretim ithalat bağımlı  oldu. Üretkenlik düştü.

Yani hem cari açık verdik. Hem de üretim kapasitemiz düştü.  Elbette ki bu şartlarda işsizlikte yükseldi.

Yetmedi , cari açığı sıcak parayla ve giren spekülatif sermaye ile kapattık. Ancak bu  kısa vadeli ve yıl içinde bir çözüm oldu. İthalatçı içerden ucuz  döviz  buldu ve ithalat yaptı.  Ne var ki giren sıcak para sonsuza kadar kalmıyor. Bu defa da Türkiye’nin dış borçları  son on yılda 200 milyar dolar arttı. Türkiye’nin  varlıkları azaldı. Altyapı yatırımları özelleştirme yoluyla yabancıya satıldı. Bankaların yarısı yabancıya satıldı. TÜİK’în istatistiklerine göre , İmalat sanayinin yüzde 60’ına yakını yabancı kontrolündedir.

Sıcak para ve spekülatif sermaye ürkektir. Son olayların iyi yönetilmemiş olması ve tırmandırılması siyasi anlamda risk getirdi. Siyasi risklere ve enflayona rağmen faizler düşük kaldı.  MB ve bono faizleri arasında fark arttı. Bir kısım sıcak para çıktı. Bir kısmı ise fazla kayıp vermeden çıkmak için zaman kolluyor. Giren yabancı sermaye azaldı. Diğer gelişmekte olan ülkelere giren yabancı sermaye arttı. Türkiye ye gelen yabancı sermaye  azaldı.

Ekonomi bir başka noktadan daha vuruluyor. Turizm sektörü… Bu sektör yalnızca  gezi olayları olarak değil, çıkarılan yasalarla ve çıkarılan yönetmelikler de köşeye sıkıştı. Ayrıca Bakanlıkların yapısı çok sık değişiyor.  İster istemez bürokrasi arttı. Turizm sektörü bir yandan intibaklarla uğraşırken , bir yandan hala düşük kalan kurla , bir yandan da dış rekabetle mücadele ediyor. Turizm gerçek anlamda altın yumurtlayan tavuktur. Ve biz bu tavuğu kesiyoruz.

Şimdi cari  açık rakamlarında kar transferleri öne çıkıyor. Yani yabancıya sattığımız işletmelerin satış parasıyla cari açıkları kapattık. Ancak şimdi aynı yabancılar doğal olarak karlarını dışarıya götürüyor. Aynı yabancılar dışarıdaki fabrikalarından hammadde ve aramalı ithal ediyor. Aynı yabancılar dışarıdan uzman ithal ediyor. v.b. özet olarak getirdiklerinden daha çok götürmeye başladılar.  Sıcak para da kesilmeye başlayınca saadet zinciri bitti…

 Ne var ki , bazı bankalar hala hükümette gaz veriyor. Hükümet ‘te   inanıyor veya işin gelmediği için  önlem almıyor. 1999 ve 2000 ‘ yıllarında sabit kur politikası kriz getirecek demiştim. Siyasi iktidar aldırmadı. Bende bu  yazılarımı o zaman ‘’Kriz bağırarak geldi ‘’ isimli bir kitapta toplamıştım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir