PİRE Mİ BÜYÜK? DEVE Mİ?

Başbakan Erdoğan, sık sık, Türkiye’nin borcu arttı diyenlere örnek vererek diyor ki: ‘’göreve geldiğimizde Türkiye’nin IMF‘ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Şu anda bu rakamı 8 milyar dolara indirdik.‘’

 

Yani Başbakan 6.5 yılda IMF’ ye 15.5 milyar dolar borç ödemiş olmakla övünüyor. Buna karşılık aynı 6.5 yılda, ödediği bu 15.5 milyar dolara karşılık Türkiye’yi ne gibi yükümlülükler altına soktuğunu unutuyor.

 

 

1) Türkiye Cumhuriyeti 1923-2002 yılları arasında, 79 yılda toplam 42.7 milyar dolar cari açık verdi. Oysaki AKP iktidarı  bu kadar cari açığı yalnızca bir yılda 2008 yılında verdi. 2008 yılı kriz yılı olmasına rağmen cari açık 41.7 milyar dolar oldu.

 

 

 

Türkiye, ilk defa AKP iktidarında geçen 6 yıl üst üste cari açık verdi… 2003 yılı ile 2008 yılları arasındaki bu 6 yılda, Türkiye’nin toplam cari açığı 155 milyar dolar oldu.

 

Dış Cari açık, bir ülkenin kazandığı dövizlerle kaybettiği dövizler arasındaki farktır. Türkiye kaybettiği bu 155 milyar dolar döviz açığını, dış borçla ve sıcak parayla kapattı. Bizde, çocuklarımızda bu açığın maliyetini  çekeceğiz.

 

Türkiye cari açığı, AKP hükümetinin uyguladığı düşük kur- yüksek faiz tuzağından dolayı verdi. Başbakan ödemiş olduğu 15.5 milyar dolar IMF borcuna karşılık, söz konusu yanlış politikalar nedeniyle bu borcun tam on katı cari açık vermiş oldu.

 

2) Yetmedi… Yine 2003-2008 yılları arasında, yabancıların Türkiye’ den dışarıya yaptıkları kar transferi her yıl daha çok artarak, toplam 28.3 milyar dolara ulaştı.

 

Keşke başbakan o 15.5 milyar doları ödemeseydi ve Türkiye bu 28.3 milyar doları da kaybetmeseydi.

 

Bu 28.3 milyar dolar, yabancıya satılan kurulu ve karlı işletmelerin karı ve portföy yatırımlarının kazancı olarak dışarıya gitti. Eğer  yabancı sermaye yeni bir yatırım yapmış olsaydı, ilave istihdam yaratmış olsaydı ve ilave bir  katma değer yaratarak Türkiye’nin zenginleşmesine katkı yapmış olsaydı, çıkan karlara da laf etmezdik. Ancak hem halkın malı olan altyapı yatırımları özelleştirme yoluyla yabancıya gitti… Devletin geliri azaldı. Hem Karlı bankalara yabancıya gitti… Bankaları satanlar yerine yeni yatırım yapmadı… Hem de artık hayat boyu bu işletmelerin karı dışarıya gidecek.

 

3) Yetmedi… Türkiye’nin dış borcunu kim ikiye katladı? Hadi Başbakanın hatırı için özel sektörün dış borcunu katmayalım… 2002  Yılında  Merkezi Yönetim toplam iç borç stoku, 91.7 milyar dolar idi… Geldik 2008 sonuna… Bu borç 181.7 milyar dolara çıktı… yani iç borcu 90 milyar dolar arttı… Başbakan ne o 15.5 milyar dolar borcu ödeseydi, nede bu 91.7 milyar yeni borcu alsaydı… Türkiye daha karlı çıkmaz mıydı ?

 

Aslında dış borçta özel ve kamu dış borç ayırımı yapılması yanlıştır… Çünkü her ikisi de hem kaynak girişine, hem de kaynak çıkışına neden oluyor… Milli Gelirin büyüklüğünü etkiliyor… Devlette, özel sektörde, dış borç için faiz ödüyor… Ülkeden ilave kaynak çıkıyor… her ikisi de dış borcu dövizle ödüyor… Döviz arz ve talebi aynı şekilde etkileniyor.

 

4) Yetmedi…  Başbakan madem IMF’ ye 15.5 milyar dolar borç ödedi… Neden tekrar IMF’ den 13 milyar borç aldı?

 

1999-2002 yılları arasında, 2001 kriz yılı olduğu için, Türkiye bankaların kısa vadeli dış borçlarını ödemek için, IMF’ den 28.6 milyar dolar borç aldı. IMF ve Kemal Derviş, Türkiye’den alacaklı olanların ajanı gibi çalıştı. IMF bu amaçla borç verdi. Ancak, 2003-2008 yılları arasında da AKP iktidarı IMF’ den 13 milyar dolar borç aldı?

 

2002 yılından sonra ekonomide sorun yoktu. Bankaların kısa vadeli dış borçları ödenmişti… Peki sayın Başbakan, sen neden IMF’ den 13 milyar dolarlık bu kaynağı kullandın?

 

Sayın Başbakan IMF’ ye ödenen 15.5 milyar dolardan söz etmeseydi Bizde bu soruları sormayacaktık . İnsanoğlu her zaman pireyi deve yapma eğiliminde olmuştur. Ancak kimse de  pireyi  deve olarak görmemiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir