Türkiye’de yazın 5,5 kışın 6 milyon işsiz var. İşsizlik sigortası olmayan İşsizlerin öncelikli beklentisi, iş değil devlet bütçesinden yardım almaktır. Bunun içindir ki siyasi iktidarın bir istihdam politikası yoktur. Bütçeden para dağıtabilmek için, kamu stratejik altyapılar dahil her şey özelleştirme kapsamındadır.
Hükümet İşçinin işsizlik sigortası fonundan zaman zaman kanunla bütçeye kaynak aktarıyor, Alta yapı yatırımlarını, karayollarını, köprüleri ve tünelleri özel sektöre borçlanarak yaptırıyor.
Siyasi iktidar bütçeden dağıttıklarıyla yatırım yaparak, işsiz sayısını yarı yarıya azaltabilirdi. Bu takdirde iş sahibi daha bağımsız düşünebilecek ve siyasi tercihlerini daha doğru kullanabilecekti.
Popülizm politikalarının başarı şansı , toplumun eğitim durumu ve demokratik bilinç seviyesi ile ters orantılıdır. Türkiye şartlarında Muhalefet partileri de ekonomide öngördükleri istikrar politikalarının AKP ’nin popülizm politikaları ile rekabet edemediğini anladılar ve onlar da popülizm yapmaya başladılar.
Gerçekte ise para dağıtmak nın işsiz sayısını artırır. Çalışanları tembelleştirir. Para dağıtmak yerine aynı kaynaklarla devlet ya iş kurmalı veya iş kurulmasına yardımcı olmalıdır.
Yani siyasi iktidar “Para yerine iş dağıtmalıdır. ‘’
Her şehrin kendine özgü imkanları vardır. Söz gelimi, Karsta hayvancılık, Ardahan’da organik tarım ve bal üretimi, Oltu’da Oltu taşı Mardin’de el sanatları gibi imkanları değerlendirmek gerekir.
Yine, imkanların sınırlı olduğu Tunceli’de, dünyanın en kaliteli kaynak suları var. Bu sular şişelenip, Orta Doğu’ya ihraç edilebilir.
Her şehirde kurulacak bu fabrikalarda işçilerin maaşlarından bir kısmı kesilerek, yerine hisse senedi verilir. İşçi fabrikaya ortak olursa, kendi malı gibi çalışır ve korur. Özel sektör fabrika yaparsa, devlet bir kısmını yapmayı üstlenir.
Bu yolla Doğu illerinin fazla göç vermesi de önlenir. Eğer niyet edilirse bu illerin yöresel imkanlarını değerlendirmek mümkün olur.
Söz gelimi ‘’Kars ve Ağrıda Organik Tarım ve hayvancılık organize bölgeleri kurulabilir. Organik ürünler üretim tesisleri yapılabilir. Dünyada organik ürünlere talep artıyor. Hatta bunun için Avrupa Birliği Fonları var. Birkaç sene öncesine kadar bu fonlar vardı. AB çıpası İç politikaya harcandı.
Organize bölgeler ve tesisleri, işletme şeklinde devlet tarafından kurulur. Çiftçinin ürünlerinin dörtte üçü para olarak, dörtte biri ise işletmenin hisse senedi olarak çiftçiye verilir. Ayrıca çalışanların da maaşlarının dörtte biri kesilerek, yerine işletmenin hisse senetleri verilir.
Zamanı gelir işletme ve yatırımlar, çiftçinin ve işçinin ortak malı olur. Sermaye tabana yayılmış olur. İşletmede payı olan herkes teröre karşı durur. İşletmeyi korur. Devletin altın hissesi kalır. Devlet işletmeyi sürekli koordine eder.
Başka bir örnek daha verebiliriz. Ardahan’da Kafkas cinsi ve bal verimi yüksek olan arı mevcuttur. Dünyada organik bal üretimi için en iyi doğal şartlara ve çiçek örtüsüne sahiptir. Burada da devlet tarafından modern tesisler kurularak benzer şekilde organize bal üretimi yapılabilir. Devletin koordinasyonunda Kooperatif şeklinde sürdürülebilir.
Türkiye de bazı kooperatif deneyimleri başarısız oldu. Çünkü bu kooperatiflerde devletin organizasyonu ve yatırımı yetersizdi.
Hakkari’de de deri işleme ürünleri ve tesisleri kurulabilir. Mardin’de el sanatları kooperatifi kurulabilir. Bu örnekler her ilin imkanlarına göre düşünülebilir.
Türkiye Örnekleri ve Dünyada popülizm modası ; nereden bakarsak bakalım , kaynaklarımızın verimsiz kullanılmasına, ekonomik istikrarın bozulmasına neden olmuştur.