Son günlerde büyük gazetelere verilen tam sayfa ilanlarda, Vakıf Üniversiteleri konut ilanlarını iki- üçe katladı. 2013 yılı sonu itibariyle Türkiye’de toplam 179 Üniversite var. Bunun 70’i vakıf üniversitesidir.
Vakıf Üniversitelerinin 2013 – 2014 ders fiyatları 14.000 lira ile 30.000 lira arasında değişiyor.
Vakıf Üniversiteleri Anayasamızda yer almaktadır. Anayasa da, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından da yükseköğretim kurumları kurulabilir deniliyor.
Üniversite kuran Vakıflar arasında öteden beri eğitim alanında var olan, Işık gibi liseleri olan vakıflar var. Bu gibi vakıfların yönetimi, belirli esaslara göre seçiliyor. Bunlar toplumla özdeşleşmiş vakıflardır. Bir de Üniversite kurmak için özellikle kurulan yeni vakıflar var. Bunları kuran ölünceye kadar vakfın yönetimini de elinde tutuyor. Ayrıca vakfı kuran ve başkan kişi olan bir kişi sağlığında veya vefat edince, yerine bir varis tayin ediyor. Söz gelimi Doğramacının vakfında, babası vefat edince yerine oğlu geçti.
Bütün vakıf Üniversitelerini tenzih ediyorum… Ancak herkesin bildiği bazı vakıflar var ki, bunlar da vakfı kuranlar ve yönetim kurulunda olanlar da maaş alıyor. Vakfı kuranlar vakfın her türlü maddi imkanlarından yararlanıyorlar. Karı saklamak için de, Üniversitenin inşaat işlerini malzeme alımların, kendi işletmeleri ile yapıyorlar. Yani dolaylı yoldan kar sağlıyorlar. Başka bir ifade ile kar konusunda Anayasanın arkasından dolaşıyorlar.
Yükseköğrenimi ticaretin ve kar elde etmenin bir aracı olarak görmek, eğitimde fırsat eşitliğini baltalamak demektir.
Eğitim bir milletin geleceğidir… Hükümetlerin de ilk işi herkese eğitim hizmeti sağlamak, eğitimde fırsat eşitliği yaratmak ve eğitimin kalitesini artırmaktır. Eğitim ve insani gelişme standartlarının artması, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin hızla kalkınmasına imkan vermektedir.
2000’li yıllardan sonra, uluslar arası değerlendirmelere göre Türkiye’nin insani gelişmişlik endeksi sürekli geriledi ve eğitimin kalitesi düştü.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) yaptığı son ‘’ İnsani Gelişmişlik Endeksi ‘’ nde Türkiye 185 ülke arasında 90 sırada yer aldı.
1.Türkiye’de halen okur-yazar olmayan 10 milyon kişi vardır. Eğitimi paralı yaparsanız bu on milyon daha da artar. Oysaki sanayileşmeyi tamamlamış ülkelerde artık okur-yazarlık değil, eğitimin kalitesi tartışılmaktadır.
2.AKP iktidarı eğitimi ve yükseköğrenimin özel sektör tarafından yapılmasını teşvik ediyor. Devletin Eğitime ayırdığı kaynaklar ise giderek azalıyor. Söz gelimi 1992 yılında konsolide bütçe harcamalarının yüzde 20’si eğitime ayrılmıştı… Bu pay bu gün yüzde 12 dolayındadır.
3.Paralı eğitim, eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırmıştır. Zira özellikle yükseköğretimde fırsat eşitliği, parası olan veya olmayana bakılmaksızın toplumda en yetenekli olanlara eğitimin verilmesidir.
4.Eğitimin kişiye giden özel faydası yanında topluma giden topluma sağladığı sosyal faydası da vardır. Özel sektör yatırımlarında eğitimin sosyal faydasını dikkate almaz. Karını maksimize etmek için kişiye giden özel fayda kadar eğitime kaynak ayırır. Söz gelimi Vakıf üniversiteleri içinde araştırma görevlisi alıp yetiştiren Üniversiteler az sayıdadır. Birçok vakıf Üniversitesi, kadrolu akademisyen yerine ders ücreti ile çalıştırdığı öğretim görevlisini tercih etmektedir.
5. Siyasi görüşler ve eğitimi kullanmak isteyen siyasi guruplar, eğitimde etkinliği de düşürmektedirler. Eğitim Türkiye’nin ihtiyaçlarına, verimlilik ve etkinlik kriterlerine göre değil, kendi siyasi şartlanmalarına hizmet edecek şekilde yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Söz gelimi, İmam hatip eğitimine daha fazla önem verilmektedir. Buna karşılık, günlük olaylardan anlaşıldığı kadarıyla modern eğitime modern fen bilimlerine ayrılan imkanlar daha dar tutulmaktadır.