Göcek’te yaşayan bir arkadaş anlatıyor … ” Traş parası için her seferinde berbere 20 lira ödüyordum. Geçen hafta 40 lira aldı. Enflasyon yüzde 20 dolayında sen neden traş parasını yüzde 100 artırdın ? diye sordum. Abi ; dolar da yüzde 100 arttı.. dedi. “
Bu örneği hepimiz her gün yaşıyoruz. Bir kısım esnaf ve satıcı fiyatları geçim korkusu içinde artırıyor. Özel sektörde stoktaki mallarının maliyetlerini yeni kurdan hesaplıyor. Çünkü aynı malı stoka yeni maliyet üstünden koyacaklar.
Bir kısım özel sektörde kur artışını istismar ediyor. Diyelim ki kur artışı üretim maliyetlerini yüzde 20 artırıyor. Ancak işletme bunu fırsat bilerek toptan fiyatlarını yüzde 40 artırıyor.
Normalde rekabet şartları olan bir ekonomide , işletmeler mallarını satamayacaklarını düşünerek maliyet artışlarının bir kısmı için kardan fedakarlık ederler. Türkiye de piyasada oligopol yapı olduğu için bu kural çalışmaz.
Enflasyonda panik yaşanmasına , iktisadi ajanların , üretici ve tüketicinin kendini korumak amacıyla fiyatlarını mevcut ve beklenen enflasyon oranından daha fazla artırmasına neden oluyor.
Merkez Bankasının faizleri artırması kurlardaki artışları yavaşlattı. Dış borçlanmada CDS puanlarını düşürdü. Faiz artışından önce 575 baz puan olan , dış kredi risk swapı 450 baz puana geriledi. Ancak böyle giderse ve faiz artışı olmazsa , yıl sonunda reel faiz oranı yine sıfır olacaktır. Faizin frenleyici etkisi de kalkacaktır.
Reel faiz artışı, tüketimin maliyetini de artırdığı için , tüketimin kısılmasına ve talebin daralmasına neden oluyor. Ancak aynı zamanda yüksek faiz üretim maliyetlerini de artırıyor. İşletme ve yatırım kredisi faizleri yüzde 40’ın üstüne çıktı. Artan üretim maliyetleri perakendeye yansıyor.
Kur , faiz ve enflasyon dengesi , bir defa bozulunca dibe vurmadan düzelmiyor. Üstelik Türkiye de üretici ve tüketici güven duymuyor. Piyasada Spekülasyon var. Bu durum belirsizliğe karşı savunmayı daha fazla artırıyor.
Çekirdek enflasyondaki tırmanma , enflasyonun yalnızca para ve faiz politikası ile çözülmeyeceğini gösteriyor. Para ve faiz politikası da reel ekonomiyi ve dengeleri etkiler , ancak hem uzun dönem gerekir , hem de diğer iktisat politikası araçları ile kullanılırsa etkili olur.
Siyasi iktidarın enflasyona yanlış teşhis koyması , sorunu yalnızca faize bağlaması ve bir istikrar programı anlayışından uzak olması da, umutları kırıyor paniğe neden oluyor.
Yine Türkiye tırmanan ekonomik istikrar sorununu çözmek için hem istikrar programı yapmak , hem de aynı bu programı destekleyecek , Avrupa Birliği gibi , İMF gibi inandırıcı bir veya birkaç çıpa bulmak zorundadır. Aksi halde faizi artırmak , yabancıya vatandaşlığı kolaylaştırmak, farklı algı yaratmak , yeterli olmaz. Bu önlemlerin geçici etkileri vardır.
Daha önemlisi Türkiye bu günden bu önlemleri almaya başlasa ve istikrar programı yapsa bile enfasyonu kısa dönemde çözemez. Devletin yeniden yapılanması , Siyasi iktidarın popülizmden vazgeçmesi , üretimin ithalata bağımlığının azaltılması gibi yapısal sorunlar ancak orta ve uzun vadede çözülür.
Bir örnek … Çok açıktır ki bu günkü iktidar seçim popülizmi yapmasa , para ve poşet dağıtmasa kaybeder . Ancak kaybetmeyi göze alır mı ?