MB Başkanı, ‘’orta vadeli kapsamlı bir mali program yapılır ve inandırıcılığı sağlanırsa faizlerin tek rakamda kalabileceğini öngörüyoruz.‘’ diyor. Aynı sözü TÜSİAD’ da tekrarlıyor. ‘’Orta vadeli bir ekonomik program beklentisi içindeyiz ‘’ diyor.
Detayda, bu programın bütçe disiplini ve borç dinamiklerinin sürdürülebilirliğini öngören bir mali program olmasının istendiği de anlaşılıyor.
Bu güne kadar zaten hükümet hep üç yıllık mali program yaptı. Ne değişti? Tersine Türkiye hem dünya krizinin, hem de yanlış yönetimin çifte etkisi altında, ekonomik krizi en ağır yaşayan ülke oldu. İlk çeyrekteki yüzde 13.8’ lik küçülme ve 6 milyondan fazla olan işsiz sayısı bu durumu gösteriyor.
Kaldı ki, bu senenin ilk altı ayında, teşvikli yatırımlarda yüzde 54 oranında düşüş var. Yani krizin devam edeceği anlaşılıyor.
Bu günkü ekonomik yapıyla, Türkiye’nin kalıcı bir büyüme trendine girmesi ve istihdam yaratması mümkün değil. Çünkü,
- İç tasarruf açığı artmıştır.
- Üretim halen yine yüzde 70 oranında ithalata dayanmaktadır.
- İstihdam üzerindeki yükler yüzde 40’ ı geçtiği için emek yoğun teknoloji yerine daha az istihdam yaratan teknoloji yoğun yatırımlar tercih edilmiştir.
- Finans sektörü ile reel sektör arasındaki denge, reel sektör aleyhine bozulmuştur. O kadar ki, bu yılın ilk çeyreğinde, finans sektörü yüzde 10 büyüdü… İmalat sanayi yüzde 19 küçüldü. Yani arada 29 puan fark var. İki sektörün büyümesi arasında 29 puan fark olması sektörel dengenin ne kadar bozuk olduğunu gösteriyor.
- Siyasi müdahale, kayırma ve yolsuzluk beklentileri nedeniyle devlet yönetiminde verimlilik düşüktür.
Bunlar yapısal sorunlardır. Yapısal sorunların çözülmesi orta vadeli bir programla sağlanamaz. Zira bu yapısal sorunlar için çok daha uzun bir dönem gerekir.
Buna rağmen neden orta vadeli bir program isteniyor… Acaba geleceğin belirsiz olması nedeniyle mi?
Eğer bu gerekçe ile orta vadeli mali plan isteniyorsa, Ekonomi yönetimi kendini ele veriyor demektir.
Benim torunum 2 ay sonra üç yaşında olacak. Havuza giriyor. Uzun süre kalırsa, kimse bir şey sormadan, ‘’ben üşümedim‘’ diyor. Kendini ele veriyor.
Ekonomi yönetimi de orta vadeli program istemekle, geleceğin belirsiz olduğunu onaylıyor. Bu da yanlıştır. Doğrusu daha uzun vadeli bir planlama ile piyasaya ve ekonomik aktörlere güven vermektir.
Orta vadeli mali plan fikrini daha çok finansçılar istiyor. Zira finansçılar uzun vadeli bir yapısal dönüşüm programının, aynı zamanda piyasaya daha çok kontrol getireceğini biliyorlar. Spekülatif kazançlarında bir düşme olacağından korkuyorlar.
Yapmamız gereken, 15 yıllık bir perspektif içinde, beş yıllık yapısal dönüşüm planları hazırlamak ve üç yıllık mali programları da bu plan çerçevesine oturtmaktır. Bu şartlarda, mali program da bu yapısal planlar tarafından kontrol edilmiş olur. Akis halde, şimdiye kadar olan üç yıllık programlarda olduğu gibi hükümetler seçimlerde veya sıkıştığında programları fiilen çöpe atabilirler.
Ayrıca bu yapısal dönüşüm planları,
1) İç tasarrufları artırmayı,
2) Üretimde kullanılan aramalı ithalatını azaltmayı ve iç üretimi artırmayı,
3) Dış ekonomik ilişkilerde ulusal çıkarları ön planda tutmayı,
4) Sektörel dengeyi sağlamayı,
5) Devleti yeniden yapılandırmayı,
6) İstihdamı artırmayı,
Öngören bir plan olmalıdır. Türkiye bu yapısal dönüşümü tartışmalıdır. Aksi halde AKP iktidarı tüm birimleriyle, tünelin ucunda ışık var mı? yok mu? diye toplumu uyutmaya devam edecektir.