Orta Gelir Tuzağı

Türkiye’de fert başına gelir 2008 yılında 10.931 dolardı. 12 yıl sonra 2020 yılında 8.599 dolara geriledi.

Aslında Türkiye’de beş milyon Suriyeliden sonra fert başına gelir hesabı da yanlış yapılıyor.  Suriyeli 5 milyon göçmen adrese dayalı nüfus sisteminde kayıtlı değil. Ama Türkiye’nin Toplam GSYH’sından, kamu hizmetlerinden yararlanıyorlar, her türlü kamu yardımından pay alıyorlar. Kaçak çalışanlar katma değer de yaratıyor. Ama önemsiz kalıyor.

Söz gelimi 2020 Türkiye’nin nüfusu 83,6 milyondur. GSYH ‘yı bu nüfusa bölersek, 2020  fert başına GSYH’yı 8.599  dolar buluyoruz. Oysa ki Suriyelileri de katınca, GSYH’yı bu defa 88,6 milyona bölmek gerekiyor. O zaman da 2020 yılı için fert başına gelir 8.599 dolardan 8.113 dolara geriliyor.

12 yıl yaklaşık 10 dolar altı veya üstü aynı gelir düzeyinde kaldık. 2021 yılındayız. Halen veya ufukta dolar /TL kurunu düzeltecek bir  ekonomik istikrar programı görünmüyor. Bu şartlarda Türkiye orta gelir tuzağından çıkamaz.

Orta gelir tuzağının temel nedeni; AKP iktidarının günübirlik politikaları ve kaynakları partizan hedefli dağıtmasıdır.  Son 20 senedir kaynaklar popülizm yolunda kullanıldı ve neticede etkin kullanılmadı.

Cari açıkla büyümenin sürdürülmesi imkânsız olduğu halde, Türkiye aramalı ve hammadde ithal ederek üretimine devam etti. İthalatın finansmanı ve dış borçlanma, o gün görünmedi ve etkili olmadı ve fakat potansiyel büyümeyi engelledi.

Eğer cari açık yatırım malı ve teknoloji ithali için verilmiş olsaydı, yatırım ve teknoloji üretiminde artış yaratarak kendinden daha fazla katma değer üretmiş olurdu. İhracat artar, yatırım kendi borcunu öderdi.

Kamu -özel işbirliği, halktan gelir transferinde önemli bir araç oldu. Kamu – özel işbirliği ile yapılan yatırımların talep garantili ve devlet kefilli olması nedeni ile fırsat maliyeti çok yüksek oldu. Bu yolla bütçeden müteahhitlere ve arkasındaki güçlere kaynak aktarıldı. Ayrıca yapılan otoyol, geçit ve köprü geçiş ücretleri yüksek tutularak hizmeti kullananlardan da aynı kesime kaynak aktarılıyor.

Kamu ihaleleri, Ergenekon komplosu, Gezi parkı olaylarında şiddete başvurulması, sıkı yönetim ve Başkanlık sistemi hukuki ve demokratik altyapıyı tamamıyla hırpaladı. Eğer bu olaylara ve AKP karar organlarına bakarsak, AKP genel başkanı Erdoğan her zaman despottu. Parlamenter sistem kısmen yolunu kesiyordu. Parlamenter sistemin yetkisiz hale getirilmesi, Türkiye için güven şoku oldu ve yatırımları engelledi. İşsiz ve yoksul sayısı arttı.  Bundan sonra Türkiye’de yatırım beklemek safdillik olur.

Türkiye şartlarında orta gelir tuzağına düşmesinin nedenlerinden birisi de her zaman ve özellikle AKP iktidarını eğitimi siyasi İslam çizgisinde kullanmasıdır.

Geçmiş iktidarlar da; eğitimde, insan gücü planlaması yapmadı. 1980 sonrasından bu güne kadar  esleğe yönlendirme yerine  imam hatip eğitimine önem verildi. Beşeri sermayeyi verimli kullanamadı. Muhalefet de bu konuda duyarsız kaldı. AKP iktidarında iş çığırından çıktı. Tamamıyla ideolojik odaklı oldu.  Vasıflı işgücüne işsiz kaldı ve sürekli beyin göçü  yaşandı.

Siyasi iktidarın çok yönlü yanlışları , Orta gelir tuzağından çıkmamızı imkansız kılıyor.

Orta gelir tuzağına, ekonomilerde iç dinamiklerin dinamizmini kaybetmesi olarak bakabiliriz. Bu tabir ilk defa Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Ekonomi Profesörü Barry Eichengreen tarafından bir araştırmada kullanılmıştır. Eichengreen’e göre fert başına ortalama gelir seviyesinin 16.000 dolara (2005 yılı dolar fiyatları ile) gelen ekonomilerde, büyümeyi hızlandıran kaynaklar dinamizmini ve dolayısıyla itici gücünü kaybederek hantallaşıyorlar. EICHENGREEN,Barry, “Crisis Prevention and Managemenet : Any New Lessons From Argentina and Turkey? “, World Bank Global Development Finance (2002)

Ancak Türkiye bu gelir seviyesine ulaşmadan, orta gelir tuzağına düştü.

Orta gelir düzeyine gelinceye kadar, kırsal kesimden kente göç eden işgücü, sermaye yatırımlarından gelen yüksek karlar ve yeni teknolojiler büyümeyi hızlandıran kaynaklardır. Bu kaynaklar giderek tıkanıyor. Bu tıkanıklığı aşmak için, kurumsal reformlar yapmak, verimliliği artırmak, Ar-Ge‘ yi hızlandırarak eskiyen teknolojileri yenilemek, beşeri yatırımları artırmak gerekiyor. İktisadi gelişme sürecinde, Japonya ve Güney Kore bu yolla orta gelir tuzağına düşmeden, gelişmiş ekonomi statüsüne geçmişlerdir.

Dünya bankası 2012  Dünya Kalkınma Raporu’na göre,  Türkiye, Tayland, Filipinler, Malezya, Brezilya ve Arjantin orta gelir tuzağına düşen ülkelerdir.

Felipe, Abdon ve Kumar’ın (2012) tarihli araştırmasında da ülkemizin içerisinde bulunduğu orta gelir grubunun sürelerini ve büyüme hızlarını saptamışlar.

Geçmiş yıllarda düşük orta gelirli düzeyde kalma süresi bulguları; Çin H. Cumhuriyeti’nde 17 yıl iken, Bulgaristan ve Türkiye’de 50 senenin üstünde görülmektedir. Türkiye düşük-orta gelir düzeyine 1955’te ulaşmış ve ancak 50 yıl sonra 2005’te yüksek-orta gelir düzeyini yakalayabilmiştir.

AKP iktidarı kendi dünyasında yaşıyor. Arada bir büyüme olunca, herşey yolunda zannediyor. Bir akademisyen yüzde 32 büyüme olacak dedi, elçi oldu. Yüzde 100 büyüme olacak diyenler de herhalde bakan olur. Ama halkın gerçeği çok farklıdır. Anlaşılan halk da artık kendi gerçeğini tahlil edecek koridora girdi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir