Avrupa birliği başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler ilaçsız, hormonsuz ve doğal ürünlerin üretimine yan “ekolojik tarıma” ağırlık veriyor. Tüketici ekolojik gıda seçiyor. Bu fırsattan yararlanması gereken ülkelerin başında Türkiye geliyor. Ekolojik tarıma uygun arazi ve potansiyel en fazla Türkiye’de var… Gel gör ki, Türkiye henüz bu işin farkında değil.
Türkiye’nin bir tarım politikası yoktur… Eksik veya yanlış demiyorum… Maalesef yoktur. Oysa tarım sektörü nüfusun yüzde kırkını barındırıyor… İşsizliği önemli ölçüde absorbe ediyor. Buna karşılık tarım sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıladaki payı yüzde 13’e gerilemiş bulunmaktadır.
Gıda sektörü stratejik bir sektördür. Beslenme, gelecek nesillerin belirleyici unsurudur… Eğitim ve sağlık ile birlikte beslenme de İktisadi kalkınmada yeni neslin başarı şansını tayin eden faktörlerden birisi olacaktır. Kaldı ki, beslenme ile sağlık arasında da doğrudan bir ilişki vardır.
Örneğin bilhassa hayvancılıkta ve ette yeterli bir “Gıda kodeksi” uygulaması yeterli değil. Türkiye şarap üretimi için elverişli topraklara ve iklime sahiptir. Dünyada şarap üreten ülkelerde, üzüm ekimi ve şarap üretimi, standartlara uygunluğu, kalite kontrolü, kaliteyi gösteren bandrol uygulaması devlet tarafından yapılmaktadır. Türkiye de ise devletin bu uygulamalardan haberi bile yoktur.
2001 yılında yapılan güçlü ekonomiye geçiş programı tarım desteklerini yarı yarıya azalttı. O günden bu güne tarıma verilen destek oransal olarak değişmedi. Bu yanlış politikalar sonucu, Doğu Anadolu için en önemli sektör olan hayvancılık sektörü geriledi. Örneğin Ardahan’da koyun sayısı on yılda yüzde elli azaldı. Yine, bal üretiminde dünyada dördüncü ülkeyiz. Önemli bir ihracat potansiyeline sahibiz… Ayrıca Ardahan’da ve Artvin’de Kafkas cinsi arının ürettiği bal dünyanın başka bir yerinde yoktur… Ancak dünyanın da bundan haberi yoktur…
Devletin bal üretiminde verdiği teşvik kovan başına beş liradır. Peteği ve arısı ile bir kovan 400 liradır. Kovan maliyetinin yüzde biri dolayında bir teşvik, üreticinin yalnızca moralini bozmaktadır.
Eğer çalışırsak bal üretiminde dünyada bir numara da olabiliriz… Olmamız için bal üretimini halka öğretmeliyiz. Devletin bal üretimine daha aktif müdahale etmesi gerekir. Yöresel laboratuvarlarla, bal kalite kontrolü ve denetimi yapmalıdır. Bu yolla bal üretimine standartlar getirmeliyiz…
Bal ve şarap yalnızca birer örnek… Bal ve şarapta, dünyada söz sahibi olabiliriz. Ancak aynı zamanda hormonsuz meyvede de söz sahibi olabiliriz. Özetle sahip olduğumuz özel ürünler saymakla bitmez.
Ne var ki bu imkânları değerlendirmek amatörce olmaz. Mevcut mevzuat çerçevesinde de olmaz. Önce mevzuat altyapısını getirmeliyiz… Bu çözüm de hükümetin elindedir. Daha da önemlisi önce bir tarım politikamız olacak ki, bu gibi mikro çözümleri de bu politika içinde bulalım.