OPERASYON PANİĞİ PİYASALARI VURDU

ABD Merkez Bankası (FED), aylık varlık alımlarını 85 milyar dolardan 75 milyar dolara düşürdü. Dünyada dolar diğer paralar karşısında değer kazandı. Türkiye’de ise FED kararı ile Rüşvet Operasyonu üst üste geldi. Dahası, operasyonu yapanların görevlerinden alınmasının içte ve dışta yorumu, panik içinde hareket edildiği ve sürecin yanlış yönetildiği şeklinde oldu.

Bu üç sorun birleşince risk arttı ve piyasa diğer   ülkelere göre daha fazla sallandı. Adeta panik yaşanıyor. Dolar 2 lira 10 kuruşa kadar çıktı. Borsa üç günde yüzde 7.67 oranında düştü. Cuma günü tekrar yüzde 0.68 oranında arttı.
Şimdi, Merkez Bankası bu şartlarda piyasaya doğrudan müdahale eder mi sorusu tartışılıyor ?
Merkez Bankası, dalgalı kur sisteminde, döviz kurlarına üç yolla müdahale eder:


1- Döviz ihalesi yapar… Hazirandan beri yaptığı döviz ihalesini 50 milyon liradan cuma günü 400 milyar dolara çıkardı. Bu ihalenin etkisi yalnızca birkaç saat sürdü. Dolar kuru yeniden arttı.

2- Merkez Bankasının piyasaya doğrudan müdahale etmesi demek, piyasaya girip çok miktarda piyasaya döviz sürmesi demektir. Eğer geçici ve spekülatif hareket varsa, bu müdahale normal karşılanır. Ancak Türkiye’de sorun yıllarca, sıcak paranın ve Merkez Bankası para ve faiz politikalarının kur üstünde baskı oluşturmasıdır. Bu baskılar 2005 yılının başından itibaren artmış, TL aşırı değer kazanmış ve üretim ithalata bağımlı hale gelmiştir. Bu gerçeği yüksek cari açık ve Merkez Bankası reel kur endeksi de doğrulamaktadır. Merkez Bankası, TÜFE bazlı reel kur endeksi, 2008’de ve 2010’da 132’ye kadar çıktı. Yani TL yüzde 32 değer kazandı. Merkez Bankası reel kur endeksine göre bir doların 2 lira 20 kuruş olması gerekir. Bu demektir ki, kurda aşırı bir yükseliş yoktur. Denge kuruna gelinceye kadar kur artışı yaşanabilir. Merkez Bankası’nın doğrudan müdahalesi  yabancının daha ucuz döviz bularak daha kolay çıkmasını sağlar. Özet olarak, Merkez Bankası döviz ihalesi ile yetinmez, kura doğrudan müdahale ederse, daha büyük sorun yaratmış olur.

3- Merkez Bankası açıklama ve yönlendirme yoluyla da piyasayı etkilemeye çalışır. Ancak bu açıklamanın inandırıcı olması gerekir. Merkez Bankası’nın hazırladığı reel kur endeksine göre doların 2.20 olması gerekirken, Başkanın 1.92 demesi, siyaha beyaz demek kadar yanlıştır. Tersine Merkez Bankası’na olan güven zedelenmiştir.
Operasyon dış medyada her gün yer alıyor. Belki daha ağır bir sorun, Rüşvet Operasyonu ve arkasından sürecin yanlış yönetilmesine gelecek dış tepkilerdir. 

Yabancı bankalarla Türkiye’de bulunan  spekülatif sermaye ve sıcak para bu süreçten aşırı rahatsız olmuştur. Özellikle İran’a ambargonun farklı şekillerde delinmesi, yabancı bankaları tedirgin etmiştir. Maalesef Halk Bankası’nın dışarıda bulunan hesaplarının bloke edilmesi riski doğmuştur.

Kaldı ki, ABD’de bankaların ambargo kararlarını  federal yönetim değil, mahalli yönetimler verir. Bu anlamda bir eyaletin bir bankaya vereceği ambargo kararı Türkiye’de riskleri daha çok artırır.
Bu çerçevede bir risk te, Türkiye’de bulunan yabancı bankaların panik içinde, dışarıya ellerindeki dövizi transfer etmesidir. Benzer bir olay 2001 krizinde Arjantin’de yaşanmıştı. Böyle bir risk düşük olasılıktır ve fakat her zaman vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir