Ramazan ve Kurban Bayramı tatillerini düzenleyen kanun, 1935 yılında çıkarıldı. Bu kanunda Şeker Bayramı olarak geçen Ramazan Bayramı 3 gün, Kurban Bayramı ise 4 gün tatil olarak belirlenmiştir. Ne var ki hükümetler, hafta arasına gelen bayramlarda, haftanın diğer günleri için de idari tatil kararı vererek, tatilleri uzatıyorlar.
İslam ülkelerinin çoğunda dini bayram tatilleri, Hicri takvime göre belirleniyor. Bazı ülkelerde ise bizden daha kısadır. Söz gelimi İran’da bir gün, Tunus’ta iki gündür.
Türkiye’de resmi tatil günleri diğer ülkelerden çok farklı değildir. Ancak idari tatil günleri ile birleşince Türkiye en uzun tatil yaşayan ülkelerden biri oluyor.
Tatil kulağa hoş geliyor… Ancak maliyeti daha yüksek oluyor. Tatillerde hizmet sektöründe üretim kapasitesi artıyor… Ancak reel sektörde daha fazla üretim kaybı oluyor. İş verimliliği düşüyor. Çünkü, tatilden bir-iki gün öncesi, tatile hazırlıkla geçiyor… Bir-iki gün sonrası da işe intibakla geçiyor. Üstelik, ulaşım ve trafik sorunu nedeni ile tatil burnumuzdan geliyor.
Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir… Henüz gelişmesini tamamlayamadı. Böyle giderse tamamlamakta epey zorluk çekecektir.
Elli, altmış yıl önce bizimle aynı gelişmişlik düzeyinde olan Güney Kore, Singapur, İspanya, Portekiz, İrlanda, gibi birçok ülke son elli yılda sanayileşmiş ülke konumuna geçti. Bizim insanımız çalışkan. Doğal kaynaklara ve doğal zenginliğe sahibiz. Uygarlık tarihi üstünde oturuyoruz. Bu imkânlara rağmen gelişmemizi tamamlayamadık.
Gelişmemiş bir ülke olarak kalmamızın en önemli nedeni, siyaseti popülizm üstüne kurmuş olmamızdır. Dini bayramlarda hükümetlerin idari tatil kararı alarak tatilleri uzatması bu popülizmin bir sonucudur.
Bazı gerçekler var ki toplum olarak bu gerçekleri vurgulamaktan korkuyoruz… Söz gelimi bu abartılı tatillere karşı olanlar tepki vermekten çekiniyor. Kurban Bayramı dört gün yerine bir gün veya iki gün olmalı demenin, dini inanca karşı çıkmak gibi algılanmasından çekiniyoruz.
Popülizme ağırlık veren siyasi iktidarlar, uzun dönemde bu politikaların kalkınmaya engel olacağını bile bile, kısa dönemli popülist politikaları tercih ediyorlar. Aynen cari açık ve dış borçlanmada olduğu gibi, suni refah getiren kısa dönemli politikaları uyguluyorlar. Yarının tufanını göz ardı ediyorlar.
Çözüm süreci de böyle oldu. Analar ağlamadı ve fakat şimdi birkaç kat daha fazla ağlıyor.
Aslında biz dinamik bir toplumuz… Ancak siyasi popülizm içeride kimyamızı bozuyor. Millet olarak bunun içindir ki Türkiye dışında daha başarılı oluyoruz… Söz gelimi, 1960’lı yıllarda Almanya Türkiye’den işçi istedi. O yıllarda adı ”İş ve İşçi Bulma Kurumu” olan kurumun Tophane’deki binası çevresinde binlerce insan birikirdi. Almanya’ya işçi olarak gidenlerin çoğu geç olmadan iş adamı oldu. Para sahibi oldu.
İş adamlarımız, uluslararası ihaleleri alıyor. Bir çok ülkede yol, köprü, havaalanları yapıyor.
Sonuç olarak: Dünyada çalışmadan, tatil yaparak, doğrudan gelişmiş bir ülke yoktur… Türkiye de artık dini bayramları iki güne indirmeli ve idari tatilden vazgeçmeliyiz. İslam dini çalışmayı kutsal kabul ediyor. Bu kadar tatil dindar olduğumuzdan dolayı değil, popülizmin getirdiği gevşeklikten ileri gelmektedir.