OLUR MU BÖYLE OLUR MU?

Geçen sene yazın, bir arkadaşım Cihangir’de eski bir binayı restore ederek otel yapmıştı. Açılışına gittik. Yemek salonunda çoğu yabancı turist olan bir kalabalık vardı. Bir anda sokakta patlamalar oldu ve içeriye biber gazı girdi. Herkesi iki kat alta mutfağa aldılar. Beş dakika sonra mutfağa da gaz sızdı. 
Biber gazını yedikten sonra insan gazın ne olduğunu daha iyi anlıyor. Tek kelime ile insanlık ayıbı… İnsan bazen, bu insanlık nereye gidiyor, diye düşünmek zorunda kalıyor. 
Biber gazı bazı ülkelerde özel izinle, bazı ülkelerde bir defa, bazı ülkelerde zorunlu kalınca kullanılıyor. Bizim gibi bazı ülkelerde ise kuralsız kullanılıyor. Sınırlama ne olursa olsun sonuçta medeni dediğimiz Avrupa ve ABD ile bütün dünya biber gazı kullanıyor. 

 

Biber gazı her ne kadar Şili biberinden yapılıyorsa da, uzmanlar bu organik maddenin laboratuvarlarda kimyasal işleme tabi tutularak kimyasal gaza dönüştürüldüğünü ifade etmektedirler. 
Biber gazı hem insan hem de çevre sağlığını etkiler. Çevredeki herkes bu gazın etkisi altında kalmakta ve kamu sağlığı da olumsuz etkilenmektedir. Çevreye ve insana duyarlı olan herkesin ve tüm dünyanın biber gazı üretiminin tamamıyla yasaklanması için çalışması gerekir. 
Asayiş açısından bakarsak, biber gazı kullanmak bir kolay yoldur. Modern devlete yakışmaz. Ayrıca biber gazı atanlar da yiyenler de bu toplumun üyeleridir. 
 Yarım asır önce, 1960 ihtilalinde bile halka bu kadar zulüm yapılmadı.
Demokrat Parti iktidarının son yıllarında, muhalefet için Meclis Araştırması yapılıyordu. Sonuçta muhalefet kapatılır veya kapatılmazdı…
Ancak bir kısım kamuoyu ve basın, bu araştırmayı antidemokrat buldu ve muhalefetin susturulması için yapıldığına inandı. İlk büyük tepki öğrenci ve halk hareketi olarak 26 Nisan 1960’ta başladı. Bu hareketler nedeni ile tanklar ve atlı polislerin müdahalesi oldu. Ne var ki o zaman, bugün biber gazının getirdiği kadar insan zayiatı ve yaralanmalar olmadı. 
Karşı hareket de daha duyarlı ve etkili oldu. 27 Mayıs öncesi, 26-29 Nisan 1960 tarihindeki öğrenci hareketlerinden itibaren Plevne Marşı değişik bir şekilde sokaklarda söylenmeye başlandı. 
Orijinal Plevne Marşı şöyledir:         
Olur mu böyle olur mu? 
Evlât babayı vurur mu? 
Sizi millet hainleri, 
Bu dünya size kalır mı?        
26 Nisan’dan itibaren marşın değişen şekli ise şöyle oldu: 
Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler,
Bu dünya (vatan) size kalır mı?
Öte yandan, 27 Mayıs 1960 ihtilali öncesi, mağdur olmasına rağmen CHP milletvekilleri bu hareketlere katılmadı. CHP gençlik kollarından katılanlar fazla idi ve fakat CHP milletvekilleri yoktu. Özellikle İnönü bu hareketlere parti damgası vurulmasını istemiyordu. Bugün, CHP milletvekillerinin 1 Mayıs’taki olaylara katılması, biber gazı atanların gerekçesini artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Milletvekili bu mücadeleyi Meclis’te, medyada ve mitinglerde vermelidir. Sokakta verirse, karşı tezi kuvvetlendirir.
Sonuç olarak; biber gazı insan hakları ve demokratik özgürlüklerin yolunu kesmiştir. İşte bu yanlışı halka anlatmak, biber gazı sıkmaktan da zordur. Milletvekillerinin gaz yemek yerine halkı ikna etmesi gerekir.

Biber gazı her ne kadar Şili biberinden yapılıyorsa da, uzmanlar bu organik maddenin laboratuvarlarda kimyasal işleme tabi tutularak kimyasal gaza dönüştürüldüğünü ifade etmektedirler. 
Biber gazı hem insan hem de çevre sağlığını etkiler. Çevredeki herkes bu gazın etkisi altında kalmakta ve kamu sağlığı da olumsuz etkilenmektedir. Çevreye ve insana duyarlı olan herkesin ve tüm dünyanın biber gazı üretiminin tamamıyla yasaklanması için çalışması gerekir. 
Asayiş açısından bakarsak, biber gazı kullanmak bir kolay yoldur. Modern devlete yakışmaz. Ayrıca biber gazı atanlar da yiyenler de bu toplumun üyeleridir. 
 Yarım asır önce, 1960 ihtilalinde bile halka bu kadar zulüm yapılmadı.
Demokrat Parti iktidarının son yıllarında, muhalefet için Meclis Araştırması yapılıyordu. Sonuçta muhalefet kapatılır veya kapatılmazdı…
Ancak bir kısım kamuoyu ve basın, bu araştırmayı antidemokrat buldu ve muhalefetin susturulması için yapıldığına inandı. İlk büyük tepki öğrenci ve halk hareketi olarak 26 Nisan 1960’ta başladı. Bu hareketler nedeni ile tanklar ve atlı polislerin müdahalesi oldu. Ne var ki o zaman, bugün biber gazının getirdiği kadar insan zayiatı ve yaralanmalar olmadı. 
Karşı hareket de daha duyarlı ve etkili oldu. 27 Mayıs öncesi, 26-29 Nisan 1960 tarihindeki öğrenci hareketlerinden itibaren Plevne Marşı değişik bir şekilde sokaklarda söylenmeye başlandı. 
Orijinal Plevne Marşı şöyledir:         
Olur mu böyle olur mu? 
Evlât babayı vurur mu? 
Sizi millet hainleri, 
Bu dünya size kalır mı?        
26 Nisan’dan itibaren marşın değişen şekli ise şöyle oldu: 
Olur mu böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası diktatörler,
Bu dünya (vatan) size kalır mı?
Öte yandan, 27 Mayıs 1960 ihtilali öncesi, mağdur olmasına rağmen CHP milletvekilleri bu hareketlere katılmadı. CHP gençlik kollarından katılanlar fazla idi ve fakat CHP milletvekilleri yoktu. Özellikle İnönü bu hareketlere parti damgası vurulmasını istemiyordu. Bugün, CHP milletvekillerinin 1 Mayıs’taki olaylara katılması, biber gazı atanların gerekçesini artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Milletvekili bu mücadeleyi Meclis’te, medyada ve mitinglerde vermelidir. Sokakta verirse, karşı tezi kuvvetlendirir.
Sonuç olarak; biber gazı insan hakları ve demokratik özgürlüklerin yolunu kesmiştir. İşte bu yanlışı halka anlatmak, biber gazı sıkmaktan da zordur. Milletvekillerinin gaz yemek yerine halkı ikna etmesi gerekir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir