Siyasi iktidarın carı açık ve cari açığın getirdiği sıcak para gibi sorunlar ile, işsizlik gibi sosyal sorunları çözemeyeceği anlaşıldı. Hükümetin savunmaya geçmesinden, özelleştirmede iktisat mantığı dışına çıkmasından ve IMF çıpasına yapışmasından bu durumu daha iyi anlamaktayız.
Özelleştirme de rasyonel olmayan iki uygulama var…
1) Hangi kurum olursa olsun, özelleştirilme hükümet tarafından bir başarı olarak kabul ve ifade ediliyor… Yalnızca özel mal ve hizmet üreten, örneğin otelleri, örneğin ayakkabı fabrikalarını özelleştirmek, topluma bir maliyet getirmiyor. Ancak Telekom’u özelleştirmek, kendinden daha büyük sosyal maliyet yaratacaktır. Bir defa kısa sürede bedelinden daha fazla kar transfer edilecektir. Yada ilk taksitten sonra kendi karıyla kendi satış değerini ödeyecektir. Fiyat açısından tekel olduğu için, tüketici aleyhine olacaktır..vb.
Özetle özelleştirme uygulamasında, bugün gelen paraya değil, orta ve uzun dönemde toplumsal maliyete bakmak gerekir. Toplumsal maliyeti daha yüksekse, özelleştirme iktisadi değildir.
2) Hükümet yabancı sermayenin rekabeti ve özleştirilecek kurumların fiyatlarını artırdığını söylüyor. Bu teşhis doğrudur. Ancak iktisadi değildir..
Fiyatı yüksekte olsa, KİT’leri yabancı sermayeye satmak, fayda yerine zarar getirmektedir. Bir ülkede sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye, üretime ve istihdama katkısı yanında getirdiğini de uzun vadede götürür. Oysa karlı işletmeleri satın alan yabancı sermaye, yüksek kar transferi nedeniyle, getirdiğinden fazla götürür.
Kaldı ki, bir ülkeye dışarıdan kaynak girdiği zaman büyüme ve Milli gelir artar. Kar transferi ile geri gittiği zaman ise büyüme düşer. Oysa bir KİT’in yerli sermayeye satılması, yalnızca GSMH içinde bir transferdir.
Küreselleşme sürecinin görünmeyen amacı, sermayenin daha karlı ülkelere ve alanlara girmesini kolaylaştırmaktır. Bu işin bilincine varan ülkeler, milli sermayeyi koruyucu önlemler alıyor. Biz ise, içine düştüğümüz çıkmazdan dolayı iktisadi olmayan uygulamalar yapıyoruz.
Hükümetin stratejisi sorunları erteleyip, seçimlere kazasız-belasız gitmektir. Şimdiye kadar gelip- geçmiş siyasi iktidarlar da aynı yolu denediler.
Doğrusu, risklere ve sorunları yapısal çözümler getirmek yoluyla kökten çözmektir… Ancak buna IMF ve yabancı sermaye izin vermiyor.