İnsanlık tarihi en büyük zayiatı Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında verdi. Birinci dünya savaşından sonra ve 1929 dünya ekonomik buhranı, insanlığı radikal sağ ve radikal sol’un tuzağına düşürdü. Bu dönem radikal düşüncelerin bütün Dünyada iktidar olduğu dönemdir.
Söz gelimi, Hitler Almanya’sında ne oluyor idiyse, Arjantin’de yaşayan Alman kasabalarında da aynı şey oluyordu. Arjantin’deki Alman okullarında ‘’Heil Hitler ‘’ deniliyor ve Almanya’ya savaşçı Nazi gençleri gönderiliyordu.
1922 yılında, İtalya’da Benito Mussolinin Faşist Partisi iktidara geldi ve İkinci Dünya harbi sonunda gitti.
İspanyada İç savaşın ardından başlayan Franco diktatörlüğü İspanyol milliyetçiliği, koyu Katoliklik inancı ve anti-komünizm fikirlerine dayanmaktaydı.
Sovyetlerde komünist dönem İnsanlığın 70 yılını götürdü. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra 1922 yılın da kurulan Sovyetler Birliği (SSCB) 15 Cumhuriyetten oluşan , Avrupa’nın doğu kesimiyle, Asya’nın kuzey kesimi boyunca yayılan 22.403.000 km2 ‘ lik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ve 293 milyon nüfusu ile dünyanın üçüncü en büyük ülkesiydi. Başta Güney Amerika olmak üzere birçok ülke de aynı rejim sempatizanı vardı. Rejimin adı halk Cumhuriyeti idi ve fakat fiilen komünist parti diktatörlüğüne dayanmaktaydı. Stalin’in milyonlarca muhalifi katletmesi, Macaristan’da yaptığı kanlı baskınlar insanlık tarihinde insanlık için yüz karası olaylardı.
İnsanlık neden faşizme ve komünizme geçit verdi? Kendi kötü kaderlerinin neden bizzat kendileri çizdi? Zaman zaman insanlıkta akıl tutulması mı oluşuyor?
Bu gün Ortadoğu’da yaşanan Mezhep çatışmaları, eğer emperyalistlerin bir planı ise, Ortadoğu insanının aklı nerde kaldı? Allah herkese verdiği aklı, Ortadoğu insanından sakındı mı? Yoksa bu insanlar biat kültürünün getirdiği bir sosyal sorun mu yaşıyorlar? Eğer emperyalistlerin planı değilse, kendileri için dünyayı zehir etmeleri akıl tutulması değil mi?
İnsanlığın gerçekleri görmeyip, günlük duygusal davranmaya başlamaları da bir nevi akıl tutulmasıdır. Acaba İnsanlık zaman zaman bu akıl tutulması bir doğa nizamı olarak mı yaşıyor? ve Dünya son yıllarda, gerçeklerden uzaklaşıp yeni bir akıl tutulmasına mı gidiyor?
Oxford Sözlüğü, Post Truth ( gerçek sonrası ) sözcüğün anlamını ‘’Nesnel gerçekliklerin kamuoyunu şekillendirmede duygusal ve kişisel görüşlerden daha az etkili olması. ‘’ şeklinde veriyor. 2016 yılında insanlığın gerçek dışı davranışları arttı ve objektif gerçekler kamu oyu oluşturmada daha az etkili oldu . Buna karşılık kişisel ve duygusal inançlar daha etkili oldu.
The New York Times raporlarına göre post – truth ‘ kelimesinin öne çıkmasında 2016 yılındaki “alt-sağ görüş”, “Brexit Oyu” ve “Uyanmak” gibi siyasi şartlar etkili oldu. Bana göre Ortadoğu’da mezhep çatışmalarını ve siyasi İslam hareketlerini de bu tablonun en başına eklemek gerekir .
Radikal siyasi İslam’ın tırmanmasında, ABD ve batı fahiş yanlışlar yaptı. ABD düşünce kuruluşları, ABD ve batıya yönelik radikal İslam hareketlerden korunmak için , Ilımlı İslam tezini geliştirdiler . ABD İslam ülkelerinde daha önce komünizme karşı destekledikleri yeşil kuşak projesini revize etti ve bu defa ılımlı İslam projesini oluşturdu. Siyasi ve parasal anlamda destek verdi.
ABD’ nin Ilımlı İslam yaklaşımı fiiliyatta radikal İslam’a dönüştü. Çünkü Laiklik ve şeriat düzeni arasında yeni bir düzen fiilen mümkün değil. Maalesef ABD bunu anlayamadı ve Uzak Doğuda olduğu gibi Ortadoğu’da da başarısız oldu. Keşke olay bu sınırda kalsaydı… Bu durum tepkisel olarak radikal dincilerin DEAŞ gibi örgütlenmelerine neden oldu. Maalesef ABD’ nin yanlışı nedeniyle, hem ABD’ liler, Hem Avrupalılar, hem de Ortadoğu ve Türkiye yoğun bir İslami terör yaşadılar.
Batıda İslam fobi oluştu… İslam ülkelerinde birçok insan din istismarını sorgulamaya başladı. Suriye de ‘’ Alla hu Ekber ‘’ diye çocukların kafasını kesen DEAŞ ‘lılar, tüm dünyanın iç huzurunu bozdu. Bu gibi vahşet örnekleri, İnsanların psikolojisini ve dine bakış açısını olumsuz etkiledi.
Radikal islamı önlemenin tek yolu ‘’ Laiklik ‘’ anlayışıdır.