İNŞAATTAKİ DURGUNLUK İŞSİZLİĞİ ARTIRIYOR

Bir inşaat firmasının sahibi,  “konut yapmak ve satmak bizim için iş değil. İş bürokrasi ile boğuşmak. Bir inşaata başlamak için 500 imza gerekiyor.” diyor.
Gerçekten de bir yapı ruhsatı için 270 imzanın gerektiği ifade ediliyor. İnşaat sektörü, istihdam yaratan bir sektördür.
Sanayi üretiminde aramalı ve hammaddenin yüzde 70’i ithal ediliyor. Sanayi sektörü yalnızca yüzde 30 katma değer yaratıyor. Bu nedenle ithalata bağımlı sanayi üretimi, istihdam yaratamıyor.

Oysaki inşaat sektöründe ithal aramalı yoktur. Ya da payı çok düşüktür. Kullanılan aramalı Türkiye’de üretiliyor. Bu nedenle sürükleyici sektördür. İnşaat sektöründe üretimin artması, aynı zamanda bu sektöre aramalı üreten tüm sektörlerin de canlanmasına yol açıyor. İstihdam artıyor.
2009 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yüzde 4.7 oranında küçüldü.
(Büyüme oranı – 4.7 oldu) Buna karşılık inşaat sektörü çok daha fazla, yüzde 16.3 küçüldü. İşsizliğin artmasındaki önemli faktörlerden birisi de inşaat sektöründeki bu küçülmedir.
İnşaat sektörünün teşvik edilmesi, önce önündeki bürokrasiyi azaltmakla mümkün olacaktır. Ne var ki, bürokrasiyi azaltmak çok kolay değildir. Bunun bir nedeni, imar rantıdır… İmar rantlarından pay alanlar, işi olanları yokuşa sürerek, bu paylarını artırmaya çalışıyorlar.
Bir diğer nedeni, mevzuattaki ve idari yapıdaki kargaşadır.
1985’te çıkarılan 3194 sayılı imar kanununun meşhur 18. maddesi, belediyelere padişah yetkisi veriyor.  Bu madde:
“İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir.” şeklindedir.
Bu maddeye dayanarak, bir küçük belediyenin, bir turistik tesisin bahçesini böldüğüne ve komşu arsaya kattığına şahit oldum.
Gayrimenkulde insanın en doğal hakkı olan Mülkiyet hakkınızı, size sormadan belediyeler kullanabiliyor.
Öte yandan, belediyelerin inşaata başlama için gerekli olan ruhsatı vermeleri bazen bir yıl sürüyor. Yapı kullanma izin belgesi almak da çok zor olduğu için İstanbul’daki konutların yüzde 80’inin yapı kullanma izni yoktur.
İnşaatı tamamlanmış binalarda, vatandaşın yalnızca belediye ile muhatap olması gerekir.  İSKİ, İtfaiye, İGDAŞ gibi kurumlarla ayrı ayrı muhatap olması ve işlerini ayrı ayrı takip etmesi de bürokrasiyi artırmaktadır.
Kamuoyunu rahatsız eden bir uygulama da, imar planları ve bunların uygulamasında yaşanan sorunlardır.
Bu anlamda bir imar anarşisi yaşıyoruz. İmar planlarına, Bayındırlık ve imar Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, SİT kurulları, Çevre ve Orman Bakanlığı, Özel Çevre Koruma, Milli Emlak, Milli Savunma, Denizcilik Müsteşarlığı, Liman Başkanlıkları tek tek karışıyor. Bu anarşi yatırım yapanın gözünü korkutuyor.
Öte yandan belediyelerin bazı yerleri önce yeşil alan ilan ederek değerini düşürdüğü, sonra bu alanları kendi yakınlarına aldırdığı ve daha sonra yeniden imara açtıkları sık sık yaşanan yanlışlardır.
Çözüm, merkezi devlet ve belediyelerin yeniden yapılanması, yetki ve sorumluluklarsın net olarak ayrışması ve inşaat uygulamalarına objektif kriterler getirilmesidir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir