MİLLETVEKİLİNE ÇALIŞMA HAKKI VERİLMELİDİR

Dün ve bugün yapılan fiili uygulamaya göre Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tek yetkili iktidar partisinin genel başkanıdır. Meclis Başkanı da genel başkanın istediği kişi olur. Genel başkanların istediği yasalar çıkar, istemediği yasalar çıkmaz. Sağ veya sol bugüne kadar iktidar olan siyasi partiler açısından bu kural değişmedi. Belki ve bazen  koalisyonlar dönemlerinde bu kural biraz esnetildi.     
Muhalefetin veya milletvekillerinin getirdiği kanun teklifleri ya reddedilir veya Hükümetin aynı konuda hazırladığı bir kanun tasarısına eklenir. 
Genel Görüşme, Meclis Araştırması hem muhalefet, hem de iktidar partileri tarafından her zaman istismar edilmiştir…

 

Muhalefet istemediği bir kanun çıkmasın diye Genel Görüşme ve Meclis Araştırması’nı engelleme için kullanıyor. Meclis çalışmaları uzuyor.  İktidar partisi de yararlı olsa bile, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması’nın engelleme amacıyla verildiği ön yargısı ile bunları  reddediyor. 
Mamafih CHP’nin MHP ve BDP’nin desteğiyle Soma’daki madenlerin incelenmesi için Meclis komisyonu kurulması önerisi faciadan 20 gün önce reddedilmişti. Başbakan da bu önergenin Meclis çalışmalarını engellemek için verildiğini açıkladı. 
Aslında demokratik ülkelerde muhalefetin veya bir milletvekilinin bazı tasarıları uzun süre engellemesi sık sık yaşanmaktadır. Ancak Türkiye’de bunu muhalefetin sistematik olarak yapması, buna karşılık iktidar partisinin de muhalefetin isteğini hiçe sayarak, gece yarıları kanun çıkarması gelenek haline gelmiştir. 
İktidar ve muhalefetin anlaştığı ve birlikte çıkardığı, yalnızca Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi birkaç tane temel kanun vardır. 
Milletvekillerinin öncelikli işi yasama faaliyetleridir. Ne var ki uygulamada bu iş son sırada görünüyor… Bunun nedenlerine gelince… 
1) Kanun tasarısı için nihai onay Başbakan’dan geçiyor. İktidar partisi milletvekilleri düşündükleri kanun teklifleri için Başbakan’dan izin alıyor. Muhalefet partisi milletvekilleri de nasıl olsa yasalaşmaz diye teklif hazırlamaya fazla önem vermiyorlar. Muhalefet milletvekilleri Meclis’in mevcut çalışma şartları içinde kanun teklifi hazırlamayı yalnızca kamuoyuna bir mesaj vermek, kamuoyunun dikkatini çekmek ve iktidarın tutumuna karşı kamuoyunda bir tepki oluşturmak için hazırlamak zorunda kalıyorlar.
2) Meclis’te grup yönetimleri var. Hangi yasa için hangi milletvekilinin  konuşacağına grup başkan vekilleri karar veriyor. Maalesef grup başkan vekilleri uzmanlığa göre değil, kendine oy vermiş arkadaşlarına veya kayırmak istediklerine genel kurulda konuşma imkanı veriyorlar. Gerçekte ise bu dağılımın, grup toplantılarında yapılması gerekir. Ancak bu anlamda grup toplantıları yapılmıyor. Grup toplantıları yalnızca genel başkanların miting alanı olarak kullanılıyor. 
3) Bazı milletvekilleri de aşırı popülist davranarak yasama görevlerini kötüye kullanıyorlar. Söz gelimi, tek bir önergeye girmesi mümkün iken aynı konuda 160 adet soru önergesi veren bir milletvekili vardı. 
4) Yine bir milletvekilinin biber gazı yemesi belki kamuoyunun dikkatini daha çok çekiyor ve fakat aynı zamanda da kamuoyunda bir tepki oluşuyor. Zira milletvekilinin işi sokakta yürümek veya protesto etmek değildir. İsterse Meclis’te bu konuları gündeme getirerek, teklif ve proje hazırlayarak, iktidarı daha zor duruma düşürebilir ve kamuoyu dikkatini o konuya daha fazla çekebilir.
5) Türkiye’de siyasi partilerde otokrasi yönetim şekli var. Milletvekillerini ön seçim olmadığı için, yahut da gösteriş için birkaç yerde olduğu için, milletvekillerini taban değil bizzat genel başkanlar seçiyor. Milletvekilleri de halka değil, genel başkana karşı kendilerini sorumlu hissediyorlar. Hatta bu seçimde siyasi parti genel başkanları abartıya kaçıyor ve tepki alıyorlar. AKP’de 23. dönemde, CHP’de 24. dönemde, kendilerine milletvekilliği önerildiği halde kabul etmeyip, eşini, oğlunu ve kızını önerenlerin bu önerileri genel başkanlarca kabul edilmiştir. Benim bildiğim 23.dönemde AKP’de 2 milletvekili, 24. dönemde CHP’de iki milletvekili bu şekilde seçilmiştir. 

Muhalefet istemediği bir kanun çıkmasın diye Genel Görüşme ve Meclis Araştırması’nı engelleme için kullanıyor. Meclis çalışmaları uzuyor.  İktidar partisi de yararlı olsa bile, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması’nın engelleme amacıyla verildiği ön yargısı ile bunları  reddediyor. 
Mamafih CHP’nin MHP ve BDP’nin desteğiyle Soma’daki madenlerin incelenmesi için Meclis komisyonu kurulması önerisi faciadan 20 gün önce reddedilmişti. Başbakan da bu önergenin Meclis çalışmalarını engellemek için verildiğini açıkladı. 
Aslında demokratik ülkelerde muhalefetin veya bir milletvekilinin bazı tasarıları uzun süre engellemesi sık sık yaşanmaktadır. Ancak Türkiye’de bunu muhalefetin sistematik olarak yapması, buna karşılık iktidar partisinin de muhalefetin isteğini hiçe sayarak, gece yarıları kanun çıkarması gelenek haline gelmiştir. 
İktidar ve muhalefetin anlaştığı ve birlikte çıkardığı, yalnızca Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi birkaç tane temel kanun vardır. 
Milletvekillerinin öncelikli işi yasama faaliyetleridir. Ne var ki uygulamada bu iş son sırada görünüyor… Bunun nedenlerine gelince… 
1) Kanun tasarısı için nihai onay Başbakan’dan geçiyor. İktidar partisi milletvekilleri düşündükleri kanun teklifleri için Başbakan’dan izin alıyor. Muhalefet partisi milletvekilleri de nasıl olsa yasalaşmaz diye teklif hazırlamaya fazla önem vermiyorlar. Muhalefet milletvekilleri Meclis’in mevcut çalışma şartları içinde kanun teklifi hazırlamayı yalnızca kamuoyuna bir mesaj vermek, kamuoyunun dikkatini çekmek ve iktidarın tutumuna karşı kamuoyunda bir tepki oluşturmak için hazırlamak zorunda kalıyorlar.
2) Meclis’te grup yönetimleri var. Hangi yasa için hangi milletvekilinin  konuşacağına grup başkan vekilleri karar veriyor. Maalesef grup başkan vekilleri uzmanlığa göre değil, kendine oy vermiş arkadaşlarına veya kayırmak istediklerine genel kurulda konuşma imkanı veriyorlar. Gerçekte ise bu dağılımın, grup toplantılarında yapılması gerekir. Ancak bu anlamda grup toplantıları yapılmıyor. Grup toplantıları yalnızca genel başkanların miting alanı olarak kullanılıyor. 
3) Bazı milletvekilleri de aşırı popülist davranarak yasama görevlerini kötüye kullanıyorlar. Söz gelimi, tek bir önergeye girmesi mümkün iken aynı konuda 160 adet soru önergesi veren bir milletvekili vardı. 
4) Yine bir milletvekilinin biber gazı yemesi belki kamuoyunun dikkatini daha çok çekiyor ve fakat aynı zamanda da kamuoyunda bir tepki oluşuyor. Zira milletvekilinin işi sokakta yürümek veya protesto etmek değildir. İsterse Meclis’te bu konuları gündeme getirerek, teklif ve proje hazırlayarak, iktidarı daha zor duruma düşürebilir ve kamuoyu dikkatini o konuya daha fazla çekebilir.
5) Türkiye’de siyasi partilerde otokrasi yönetim şekli var. Milletvekillerini ön seçim olmadığı için, yahut da gösteriş için birkaç yerde olduğu için, milletvekillerini taban değil bizzat genel başkanlar seçiyor. Milletvekilleri de halka değil, genel başkana karşı kendilerini sorumlu hissediyorlar. Hatta bu seçimde siyasi parti genel başkanları abartıya kaçıyor ve tepki alıyorlar. AKP’de 23. dönemde, CHP’de 24. dönemde, kendilerine milletvekilliği önerildiği halde kabul etmeyip, eşini, oğlunu ve kızını önerenlerin bu önerileri genel başkanlarca kabul edilmiştir. Benim bildiğim 23.dönemde AKP’de 2 milletvekili, 24. dönemde CHP’de iki milletvekili bu şekilde seçilmiştir. 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir