Küreselleşme’den prensip olarak tüm insanlığın fayda göreceği öne sürülüyor… Teorik olarak doğrudur… Ancak iki temel altyapı olmalıdır… Birisi, gümrüklerin, kotaların olmadığı, sermaye gibi mal ve emeğin de serbest dolaşabileceği bir dünya… İkincisi ise, döviz kurlarında ve teşviklerle rekabetin bozulmayacağı bir piyasa…
Aslında, iktisatta Ricardo’nun çok bilinen mukayeseli (Karşılaştırmalı) üstünlükler teorisi bile, ticaret yapan iki ülkenin, ikisinin de karlı çıkabileceği bir ilişki‘yi açıklamaktadır.
Bugünkü şekliyle, küreselleşme, rasyonel ve “Milli İktisat Politikaları” uygulamayan gelişmekte olan ülkelerin kan kaybına neden olmaktadır.
Örneğin biz, kur politikası nedeniyle, 2000 yılından bugüne kadar, 50 milyar dolar civarında cari işlemler açığı (Döviz gelir ve giderlerimiz arasında aleyhte fark) verdik…
Bu durumda, küreselleşmeyi engellemek elimizde olmadığına göre, küreselleşme sürecinden nasıl karlı çıkacağımızı düşünmektir…
Türkiye’de Milli kelimesinden korkanlar var… Ekonomide Milli kelimesi, diğer ülkeler ve toplumlar karşısında, kendi ülkemizin ve halkımızın çıkarlarını korumaktır… Sanayileşmiş ülkelerin tamamı bunu yapıyor… Örneğin, özelleştirmelerde veya uluslararası ihalelerde, Başkanlar, başbakanlar devreye giriyor.
Türkiye kur politikasında, özelleştirmelerde ve üretim de milli olmayan politikalar uygulamaktadır…
Örneğin, son üç yılda yabancı sermaye yatırımları, hiç istihdam yaratmamış… Buna karşılık gelen yatırım sermayesine yakın da kar transferi yapılmış.
Milli politika, Türkiye’ye uzun dönemli ve yeni yatırım yapacak, yeni teknoloji getirecek… İstihdam yaratacak yabancı sermayeli yatırımları desteklemek, buna karşılık hazır ve karlı yatırımları ile devlet tekellerini alan, spekülatif kar peşinde koşan yabancı sermayeyi sınırlamaktır.
Dün basında kaçak etle ilgili bir haber vardı… Kaçak et için 7.5 milyar dolar döviz gitmiş… Bunu nedeni diğer ülkelerin eti daha ucuza üretmesidir…
Milli İktisat politikası bu 7.5 milyar doları dışarı kaptırmak yerine, içeride tarıma ucuz girdi vermek, içeride üretilen ete sübvansiyon vermekte kullanmaktır… Eğer Milli tarım ve hayvancılık politikamız olsaydı bu para hem Türkiye de kalırdı, hem de üreticinin eline para geçerdi…
Geçmişte, kapitülasyonlar belirli ülkeler için verilmişti… Bu günkü kur politikası ile bu hak ekonomik ilişkimiz olan tüm ülkelere verilmiştir…
Yine, dün “Düyunu Umumiye idaresi” Türkiye’den alacaklı ülkelerden teşekkül etmişti… Bu gün IMF tüm gelişmiş ülkeler adına, Türkiye’de vergiler dahil tüm ekonomiyi istediği gibi yönetmektedir.