MEMUR SİYASİ GİYOTİN ALTINDADIR

Kamu hizmetlerinin temel ögesi memurdur. Memur sorunlarının tırmanması kamu hizmetlerinin aksamasına ve düzenin bozulmasına kadar gider…
Türkiye de fiili işsizlik oranı yüzde 21’dir. Hükümet bu işsizliği, memur için “elindekiyle yetin” şeklinde baskı aracı olarak kullanmaktadır.
* Memur maaşları hem bir takım istatistiki oyunlarla ortalama enflasyonun altında tutulmuştur, hem de memura büyümeden verimlilik artışından refah payı verilmemiştir.

* Memurun sendikal haklarına sınır getirilmiştir.
* Memur, siyasi giyotin altındadır. Memurun inançları baskı altındadır. Memurun anayasal güvencesi, tasallut altındadır.
1) Bu senenin ilk 6 ayında memur maaşlarına yüzde 2.5 zam yapılmıştı. Ancak 6 aylık tüfe oranı yüzde 3.59 oldu. Hükümet aradaki orantılı fark olan, yüzde 1.06 farkı veriyor. Böylece yılın ikinci 6 ayı için ilan edilen yüzde 2.5 zam, yüzde 3.56’ya çıkmış oluyor.
Memur maaşları her ay ödendiği için enflasyon hesabı yıllık enflasyona göre değil, 12 aylık ortalamalara göre verilmelidir. Haziran ayı sonunda, 12 aylık ortalamalara göre tüfe oranı 7.41’dir. Memur maaşındaki artış da bu orana göre verilmeli idi.
Yani artış yüzde 1.06 yerine, yüzde 4.8 olmalıydı. Yani ikinci yarıda memur maaşlarındaki artış oranı yüzde 7.05 olmalıydı.
Hükümet 2011 yılı başında enflasyon farkını verecektir. Ne var ki memur bu gün geçim sıkıntısı çekiyor. 6 ay sonra verilen enflasyon farkları aynı işi görmüyor.
2009 kriz yılı idi… Ancak 2010 büyüme beklentisi yüzde 6’dır. Büyümeden diğer faktörler, örneğin sermaye sahibi pay alırken, yalnızca çalışanlar almıyor. Tüm çalışanlar ve memur, toplumda nispi olarak fakirleşiyor.
Doğru olan, 2010 yılı için memur maaşına, enflasyon artı büyüme, yani en az yüzde 14 zam yapmaktır.
2) AKP oyları ile geçen anayasa değişiklik taslak metninin en önemli maddeleri arasında gösterilen, memura toplu sözleşme hakkı da aslında bir aldatmacadır.
Getirilmek istenen yeni uzlaşma kurulu, aslında memurun hakkını elinden alıyor. Uzlaşma kurulu kararları kesin olacağı için memur sendikaları hukuk yoluna gidemeyecektir. Uluslararası sözleşmelere göre memurun kullandığı işi bırakma eylemlerini de yapamayacaktır.
Kaldı ki, Uzlaşma Kurulu’nun ne oranda objektif olacağı, ne oranda hükümetin etkisi altında kalacağı da açık değildir. Bir oy alanı rektör adayı yapan YÖK de aslında anayasaya göre tarafsız bir kurumdur.
Doğrusu, memura toplu sözleşmeli, grevli sosyal hakların verilmesidir.
3) Anayasanın 70. maddesi, “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” demektedir.
Anayasanın bu maddesini askıya alan birçok yasa çıkarıldı. Hükümet sözleşmeli personel statüsünü genişletti. Özel sektörde 12 yıl çalışmış olanlara kamuda üst düzey görev verecek. Bunlar hükümetin kötü niyetini ve sübjektif davranmasının birer belgesidir.
Gerek anayasamız, gerek ilgili yasal düzenlemelerde “liyakat”  ilkesi kamu personel rejiminin önemli ayaklarından birisi olarak kabul edilmiştir. Ne var ki, uygulamada başta belediyeler olmak üzere, memurun işe girişinde siyasi tercihler öne çıkmıştır.
4/c uygulaması anayasal güvencenin arkasından dolaşmaktır.
Sonuç şudur: Hükümet, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı asimetrik propaganda yaptı.
Yargıyı siyasi etki altına almak için ne gerekirse yapıyor.
Son halka memurdur… Bu iktidar memuru da kapı kulu yapmak istiyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir