LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR

Ekonomi değerlendirme toplantısından sonra, başbakan 10 maddelik eylem planını açıkladı ve cari açığa dikkat çekti. Cari açıktaki artışın, konjonktürel ve yapısal nedenleri olduğunu açıkladı.

 

Başbakanın eylem planı dediği, tamamıyla temenniden ibaret ve her vatandaşın söyleyebileceği sözlerdir.

 

 

Zira aksini söylemek hiç mümkün değildir. Başbakanın “mali disiplin sürdürülecek, yatırım ortamını iyileştireceğiz, istihdam artırıcı politikalar sürdürülecek, enerjide dışa bağımlılık azaltılacak” şeklindeki hedeflerin aksini savunacak bir kişi veya başka bir başbakan olabilir mi? 

 

Örneğin bir başka ülkenin başbakanı, “mali disipline uymayacağız, işsizliği artıracağız, enerjide dışa bağımlı kalacağız” diyebilir mi?

Kaldı ki, ekonomideki kırılganlıklara ve spekülatif piyasaya karşı korunmak ihtiyacı, insanları iktisatçı yaptı. Herkes başbakandan 

temenni değil, reel eylem kararı bekliyor… Yapılması gerekenlerin sayılmasını istiyor. Aksi halde, lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini hepimiz yaşayarak anladık.

 

Örneğin, yatırım ortamının iyileştirilmesi için ne yapılacak?  Bu güne kadar yatırım ortamının olmadığı bilinmiyor muydu?

Tasarruf – tüketim, tasarruf – yatırım dengesi Türkiye’nin temel yapısal sorunudur… 2002 yılında, özel tasarruflar toplamının, Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH’ya ) oranı yüzde 25.30 idi. Bu oran AKP iktidarında hızla düştü… 2011yılında yüzde 12.70 oldu. İthalata bağımlı büyüme, iç dinamikleri de dış faktörlere daha çok bağımlı kıldı. Özel sektörün dinamizmini sınırladı.

 

Toplam tasarrufların GSYH oranı ise, 2002 yılında yüzde 19.10 iken, 2011 yılında yüzde 13.50 oldu. Yani Türkiye tasarruf yaratamıyor. Kaynak açığını borçlanarak, varlıklarını satarak, karlı işletmelerini satarak kapatıyor.

 

Özetle, üreten değil, tüketen bir ülke olduk.

 

Başbakan, yatırım ortamını nasıl iyileştirecek… Spekülatif bir piyasa yapısında kim yatırım yapar… 8 yıldır düşük kurun getirdiği ucuz ithalat avantajını kim bırakıp içerde yatırım yapacak, işçi ile uğraşacak, bankalara kendini soyduracak?

 

Yatırım ortamı için, ülke riskinin düşük olması gerekiyor… Yılda 70 milyar doları geçecek bir cari açık Türkiye için en büyük risktir. Uluslararası yatırım pozisyonu açığı, dış borç ve sıcak para da kırılganlığı artıran ve yatırım ortamını olumsuz etkileyen diğer faktörlerdir.

 

RİSKLER                                                   MİLYAR DOLAR

—————–                                              ————————

CARİ AÇIK : (8 YIL 5 AY ) ……………….   :  257. 2

ULUSLARARASI YATIRIM POZİSYONU   :  364.3

TOPLAM DIŞ BORÇ ……………………….:   290.4

SICAK PARA ………………………………  :  105.0

 

Öte yandan başbakan; “Türkiye dış şoklara karşı oldukça dinamik bir yapıya kavuşmuştur” diyor… Öğle ise neden düne kadar düşen borsalar içinde en fazla düşen IMKB oldu? Neden kurlarda yüzde 17’lik bir artış oldu? Aslında, kredi derecelendirme kuruluşları da Türkiye’yi yatırım yapılamaz statüsünde değerlendiriyor. Kriz yaratacak diye korkulan İtalya ve İspanya’nın kredi notu, iyi seviyesinde… Türkiye’nin ise bu seviyenin iki altı olan, ortanın altında… Her üç kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye notu şöyle: 

 

TÜRKİYENİN KREDİ NOTU : (ORTANIN ALTI )

 

FİSH…………BB+  YATIRIM YAPILMAZ

MOODY’S….Ba2   YATIRIM YAPILMAZ

S.AND.P  ……BB   YATIRIM YAPILMAZ

 

Çok çarpıcı bir örnek vereyim… Legal veya İllegal, para vermeden hiçbir belediyeye iş yaptıramazsınız… Bürokrasi o kadar tırmandı ki, hiçbir yatırımcı bu bürokraside yatırım yapmaz. Borsada oynar… İthalat yapar. Bu son iki tespiti, 25 yıldır üst yönetiminde olduğum özel sektör firmalarında bizzat yaşadığım için iyi biliyorum.  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir