2018 yılının son çeyreğinde , Gayri Safi Yurt İçi Hasıla gerileyecek , yani eksi büyüme yaşayacağız. 2019 yılının ilk 3 ayında , hükümetin seçim popülizmi , Bütçe harcamalarının artması , seçim ekonomisi, ekonomide bir canlanma yaratabilir. Seçim sonrası bu süreç birden bire kesilmez. Eğer iyi yönetilirse ekonomik istikrar sorununun maliyeti azalır. Yönetilmezse ve özellikle dış borçlarda temerrüt’e düşersek uzun dönemli bir daralma yaşarız.
Ne olursa olsun , ekonomik krizler geçer ve maliyetleri de sonradan telafi edilebilir. Hatta kriz sonrasında kaynaklar daha dikkatli ve etkin kullanılacağı için krizlerin faydası da olabilir. Söz gelimi 2001 krizi bankalar için düzenlemeyi zorunlu kıldı ve bankalar daha verimli çalıştı.
Elbette ekonomik kriz derinleşirse Hepimiz sıkıntı çekeceğiz ve fakat ben ekonomik krizden dolayı bir endişe duymuyorum. Ama , demokrasi , hukuk ,eğitim , devlet gibi kurumsal yapıyı oluşturan unsurların bozulmasından aşırı endişe duyuyorum. Kurumsal yapının bozulması , telafi edilemez ve ülkenin geleceğinin ipotek altına girme riskini taşımaktadır. Toplumda siyasi kamplaşma bu riski artırmıştır.
Kurumsal yapı bir toplumda organize olmuş ve aynı zamanda tarihsel boyut taşıyan toplumsal ilişkiler, insanlar tarafından oluşturulmuş normlardır. Bu normlar aynı zamanda kurumların ve demokrasinin sınırlarını da belirleyen kurallardır.
Devlet kurumsal yapının temelidir. Toplumda dirlik ve düzeni sağlayan, aile cinsler arası ilişkileri, ebeveyn ve çocuk ilişkilerini düzenleyen kurumdur.
Eğitim bireylerin toplumsal hayata uyumlu bir şekilde katılmalarını sağlayan, bilgi ve beceri veren kurumdur.
Hukuk , üretim ve tüketim kurallarını düzenleyen, toplumsal ve kişisel adalet temelinde yasal çerçeveyi düzenleyen kurumdur.
Bir ülkede devlet ideolojik amaçla kullanılırsa zaman içinde dağılır ve zararını halk çeker. Türkiye de Fetö terörü devletin ideolojik amaçla kullanıldığını gösterdi.
Gelenekler ve kültür mirası, toplumun tarihi geçmişin birikimini gösterir. Bu birikimin yönü laik toplumlarda, bilgi birikimi ve çağdaşlaşma yönündedir. Laik olmayan toplumlarda dini kuralları ve ahiret ilişkilerini şekillendiren bir kurum haline dönüşmüştür. Uygulama göstermektedir ki Laik olmayan toplumlar ortak akıl ve ortak enerjisinin çoğunu ahireti ve dini kuralları tartışmaya ayırmıştır.
Türkiye de bir kısım medya dini yorumlara daha çok zaman ayırıyor. Bunun içindir ki kalkınmayı tartışmaya daha az zaman kalıyor. Bu eğilim geleceğimiz açısından risklidir.
Siyasi olarak ta , çeşitli guruplar oluştu. Her seçimde bir kısım insan sokaklarda silah atıyor , tehdit oluşturuyor ve takipsiz kalıyor. Bu kamplaşma her seçimde tırmanıyor.
Demokrasi açısından , basın mensuplarına ve siyasi guruplara yapılan baskı ve yıldırma açıkça tırmanma eğilimindedir. Siyasette akıl tutulması yaşanıyor. Siyasi iktidar her şeyin aşırısının zarar olduğunu iyi hesaplamalı ve bu gidişe son vermelidir.
Eğitim toplumun geleceğini şekillendiren kurumdur. Devlette liyakat esası yerine imam hatip kökeni ön planda tutuluyor. Siyasi iktidar mensupları içinde herkesi imam hatiplere gitmeyi teşvik edenler çoğaldı. Hükümet daha çok İmam hatip okulu açıyor. Bu okullara daha fazla imkan sağlanıyor.
İhtiyaç için imam hatip açılmasına kimsenin itirazı yok. Ancak herkesi imam hatibe yönlendirmek , ülke geleceği için risk oluşturabilir. Kaldı ki aileler de bu durumdan endişelidir.
Öte yandan Kurumlar aynı zamanda ekonomi için de belirleyicidir. Bir toplum organizasyonu içinde kurumlar ekonomi üzerinde, ekonomik yapı da kurumlar üzerinde bir takım belirleyici etkilere sahiptirler.
Ekonomi alanında , sözleşme ilişkilerini ve firma faaliyetlerini yöneten yazılı kurallar, finansal alanı yöneten anayasalar, yasalar ve diğer yasal mevzuata ilişkin kuralların geri düştüğü , yargının bağımlı hale geldiği toplumlarda sürdürülebilir bir kalkınma sağlanamaz.
Kurumların tahribatı halk tarafından geç anlaşılır . O zaman da iş işten geçmiş olur.