AKP iktidarı ve bu iktidarı destekleyenler , ekonomide başarı hanesine mutlaka ihracat artışını da yazıyorlar.. Ayrıca yine mutlaka IMF olan borçların bir kısmının ödenmesinden söz ediyorlar .
Gerçekten de ihracatımız arttı.. Ancak tek başına ihracatın artması bir anlam ifade etmez.. İthalata ve daha da önemlisi , dış ticaret açığına bakmak gerekir.
2002 – 2006 sonu itibariyle dört yıl içinde ithalat ihracattan daha hızlı arttı.. Sonuçta 2006 yılında dış ticaret açığı 52 milyar dolara yükseldi. Bu açık her yıl artıyor.. Örneğin 2006 yılında dış ticaret açığı bir önceki yıla göre yüzde 20 oranında arttı.
Yine 2006 yılında dış işlemler cari açığı da 32 milyar doları geçti.
Aslında gelişmekte olan ülkeler içinde, küreselleşme sürecinden en zararlı çıkan ülke Türkiye oldu.. Zira Türkiye mevcut ekonomi yönetimi anlayışı içinde ve uygulamakta olduğu kur politikası nedeniyle rekabet gücünü kaybetti.
Rekabet gücünün kaybına yol açan faktörler ve uygulamalardan bazıları şunlardır:
4 YILDA 5 GAP KAYBETTİK
Türkiye için elverişli olmayan kur politikası nedeniyle , siyasi iktidarın dört yılında 150 milyar dolarlık dış ticaret açığı ve 79 milyar dolarlıkta cari açık ortaya çıktı.
DIŞ TİCARET AÇIĞI VE CARİ AÇIK ( MİLYAR DOLAR )
YILLAR DIŞ TİCARET AÇIĞI CARİ AÇIK
———- —————————- —————
2003………………22.4…………………….8.1
2004………………34.4………………… 15.6
2005………………43.3………………….. 23.2
2006 … 52.0…………………. 32.0
TOPLAM……… 152.1………………….. 78.9
Bu cari açığın finansman şekli bu gün sıcak para vedış borçla yapılıyor.. Bu gün yüksek reel faiz ve kırılgan bir ekonomi olarak ortaya çıkıyor.. Yarın dış borç ödeme ve dolayısıyla reel sektördeki sıkıntılar ve işsizlik olarak ortaya çıkacaktır.
Cari açık döviz kaybı demektir.. 4 ortaya çıkan bu 79 milyar dolarlık kayıp Dünyada verilen en yüksek savaş tazminatlarından daha yüksektir.
Bir karşılaştırma yapmak , cari açıkla ortaya çıkan kaynak kaybımızn 5 tane GAP kadar olduğunu söyleyebiliriz.. Demirel ‘’GAP’ ı gaptırmam ‘’dedi… Ancak görülüyor ki AKP cari açık yoluyla 5 GAP harcadı.
Merkez bankasının faizi yüksek , kuru aynı düzeyde tutacağını açıklaması gösteriyor ki Cari açık bu şartlarda daha da artacaktır.. Artan cari açık yeni sıcak parayla karşılanacaktır.
2006 sonuncu çeyreğinde büyüme oranları bize şunu gösterdi : ‘’Yabancıya satılan karlı işletmeler dışarıya kar ve sıcak para da faiz transfer etti. ( Bu nedenle GSYİH , GSMH’dan daha büyük çıktı ) ‘’
NE YAPMALIYIZ ..
İstihdam üzerindeki vergi ve prim yükü yüksektir. ( yüzde 42) bu durumda yatırımlarda sermaye yoğun teknoloji tercih ediliyor.. Daha ucuz olan emek yoğun yatırımlar tercih edilmiyor. Veya sermaye bu yükün daha düşük olduğu ülkelerde yatırım yapıyor.. Bu güne kadar , dışarıda fiziki yatırım yapmak için çıkan sermaye 10 milyar dolar oldu.. Bu yükü düşürmek gerekiyor.. Bu gibi yollarla emek yoğun yatırımları teşvik etmek gerekir.
Ar-ge ve teknoloji geliştirmek için , kaynak tahsis edilmiyor. Özel sektör de , kaynak ayırmıyor.. Amerikalı Galbraiht ‘in dediği gibi ‘’işletmeler devletin eğemenliği altında değildir.. Devlet onların yürütme kuruludur.’’
Doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor.. Gelen yabancı sermaye özelleştirme nedeniyle gelen veya bankalara ortak olan fırsatçı sermaye, gayrimenkul alımı için gelen para ve sıcak paradır.. Kur politikasını değiştirmek şart oldu.
Enerji fiyatları göreli olarak yüksektir…
Reel faizler yüksektir. Yüksek reel faiz üretim için gerekli olan fiziki yatırımları engelliyor. Sıcak para politikasını değiştirmeliyiz.
Siyasi iktidar geldiği günden bu güne , devlet iç borçları ve Türkiye ‘nin dış borçları olarak hesap edersek , 140 milyar dolar borçlandı. Kısa vadeli dış borçlar 2002 sonunda 14 milyar dolar iken şimdi 44 milyar dolara çıktı. Dış borç faiz yükünün artması da dışarıya kaynak çıkışına yol açtı.