Matematikçi dışında hiç kimse matematikçilik yapmaz.. Buna karşılık , İktisatçı dışında farklı formasyonu olmasına rağmen birçok insan iktisatçı geçinir. Bunun sebebi , İktisadın , insanın ve toplumun günlük hayatının bir parçası olmasıdır. Aynı nedenle , İktisatçı olmayanlar, olaylara kısa vadeli bakar.
Gerçekte ise bu gün iyi görünen bir iktisadi olay , uzun vadede çok yanlış olabiliyor. Söz gelimi , cari açığın, dış borçlanmanın maliyetini bu gün hissedemezsiniz , ancak bu sorunların uzun dönemde ekonomiyi içten içe kemiren ve sonunda çökerten bir yara olduğu anlaşılır.
Küreselleşmenin getirdiği spekülatif yapı , özellikle para ve sermaye piyasalarında uzun dönemli bakmayı , strateji geliştirmeyi önlüyor.Bu spekülatif ortamda , iktisatçının söyleyecekleri sınırlı kalıyor.
Bunun içindir ki , şimdi herkes iktisatçı geçiniyor ve özellikle Banka iktisatçıları ortaya çıkıyor.
Spekülasyonun artmasına , ABD ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde gayrimenkul fiyatlarının balon yapmasına bankalar neden olmuştur. Yani kriz finansal krizdir …Ne var ki krizin derinleşmesini önlemenin tek yolu da bankaları kurtarmak olmuştur. Ancak banka kurtarma gibi günlük endişelerle küresel süreçte uzun vadeli makro dengeler kurulamamıştır. Bu nedenle tüm dünyada kırılganlık ve kriz riski devam etmektedir.
Bundan on sene önce , herkes İrlanda’nın başarısından söz ediyordu… Ancak hesapsız dış borçlanma ve ABD’ de olduğu gibi İrlanda da emlak piyasasında ani değer kayıpları , bu ülke ekonomisini çökertmiştir. Borç Gayri Safi Yurt içi hasıla oranı 2010 yılında yüzde 143, Büte açığı GSYH oranı ise yüzde 10’.5 olmuştur. 2008 yılında başlayan durgunluk , sonrasında ise bu ülke eksi büyüme yaşamaktadır. Sonuçta İrlanda ekonomisi iflas etmiş bir ekonomiye dönüşmüştür.
Daha yeni İspanya da ülkenin dördüncü bankası Bankia’nın 31.5 milyar Euro’luk problemli kredisi karşısında , hazine bankanın yüzde 45’hissesini almaya karar vermek zorunda kalmıştır.
Özet olarak , küresel rekabet spekülasyona teslim olmuş ve birçok ülkede Hazine banka kurtarmak maddi destek vermiştir. Bütçeden verilen maddi destekler , aslında halkın vergileridir. Bu demektir ki küreselleşmenin en büyük maliyeti halka sosyalize edilmiştir. Ancak küresel istikrar sorunu da maalesef çözülmemiştir.
Bizde , bankalar iyi durumda dır… Ancak bankaların halka olan maliyeti de en yüksek olan ülke yine biziz… Çünkü , diğer ülkelerde bankalar yüzde 3 yüzde 5 gibi karlarla çalışıyor.. Bizde yüzde 50 ile yüzde 300 arasında karla çalışıyor. Söz gelimi , banka mevduata yüzde 9 faiz veriyor. Ancak , verdiği krediden yüzde 22 ile yüzde 33 arasında faiz alıyor. Bankacılık bir devlet imtiyazıdır. Yüzde 50’si yabancı olan bankalar da aynı oranda faiz alıyor. Bankaların mevduatı veya Merkez bankası kaynaklarından kullandıkları parayı halka yüzde 100 karlı satması , halktan vergi toplaması anlamına geliyor. Üstelik halkımız yabancı bankaları da kurtarıyor. Siz gelimi , Türkiye de banka satın almış bir yunan bankasında böyle bir olay yaşanmıştır.
Öte yandan Küresel rekabet en büyük yanlış anlaşılma ise , küresel rekabetin şirketlerin mikro önlemler alması olarak görülmesidir. Gerçekte ise şirketlerin verimlilik artışı , etkin kaynak kullanma gibi önlemler alması , onun yaşaması için her konjonktürde gerekli önlemlerdir.
Aslında küresel rekabeti belirleyici en önemli faktör, kur politikasıdır. Değerli para , yerli para cinsinden , ihracatta fiyatların artması ve ithalatta fiyatların düşmesi demektir. Bu ise bir ülkenin küresel rekabet gücünün azalması demektir.