KRİZ OLUR MU?

Küreselleşme öncesi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik krizler daha sık yaşanırdı. Dışa açık ekonomilerde , ulusal ekonomide oluşan stresin  diğer ülkelere etkisi daha hafifleyerek yayılıyor. Aynen bir suya atılan taşın dalgaları gibi sonunda sıfırlanıyor.

 

Ayrıca , küreselleşme ile gelişmekte olan ülkelere yüklü oranlarda yabancı sermaye girdi. Bu nedenledir ki  yabancılar sermayelerini korumak için artık krizlere  karşı daha hassastırlar.

 

Bu gün için ekonomik kriz riski konut gibi büyük oranda iç talebe dönük  sektörlerde daha  yüksektir. Ayni şekilde Uluslar arası ekonomik yaptırımlar ve ambargo kararları da kriz riskini artırır.

 

Orta boy bir işletme sahibine , işeriniz nasıl diye sordum … ‘’Nefesimiz kesildi ‘’ diye cevap verdi.

 

 

 

AKP kendi icadı metal yorgunluğunu yenmek için kadrolarını değiştirip nefes almaya çalışıyor.  Gayri resmi ortağı MHP  meclis dışı kalmamak için yüzde 10 barajını gündeme taşıyor.

 

Ne var ki Millet nefes alamıyor. Enflasyon , işsizlik , iç ve dış açıklar  gibi ekonomik sorunlar  halkın nefesini kesti.

 

Bu sene , sıcak para artı referandum popülizmi  geçici olarak  büyümeyi yüzde 5 ‘e çıkaracak. Ancak sonrası yok..  Çünkü sıcak para aynı oranda gelmez… Borsa şişti. Seçim yok yeni bir popülizm olmaz. O zaman büyüme de yine  düşük oranlara iner.

 

Türkiye üç sektörde kriz riski taşıyor…

 

Birisi inşaat sektöründe arz fazlası sorunudur… Hükümet ekonomiyi canlı tutmak için sürekli inşaat sektörüne yüklendi. İnşaat sektöründe  Alt yapı yatırımları dış  borçla ve gelecek yılların bütçesinden finanse edildiği için ,  bu gün büyümeyi  pozitif etkisi oluyor.  Ancak devlet kefaletinde dış borçla finanse edildiği için dış borçların çevrilme imkanlarını  daraltıyor ve yeni dış borçlanma faizlerini artırıcı etki yapıyor.

  

 

 

İnşaat sektöründe sorun konut sektöründedir. Konut arz fazlası oluştu. Konut kredileri artık daha uzun vadelere yayılıyor. Müteahhitler finansman sorunu yaşarsa , bu durum bankalara da yansır.

 

İkincisi dış kredileri çevirme sorunudur… Kurlardaki reel artış dış borç maliyetlerini artırdı. Bankaların 2017 itibariyle toplam 132 milyar dolar dış borcu var. Bunların 43 milyar doları kısa vadelidir. Bankaların döviz stokları da var .

 

Ağustos 2017 ‘de  Finansal Kesim Dışındaki firmaların Net Döviz Pozisyonu Açığı ise 212.056 milyon ABD dolarıdır. Bunlar  banka kredilerini ödemekte sorun yaşarsa, bankalar da dış borçlarını  ödemekte sorun yaşayabilir. 

 

Üçüncüsü ,  döviz sorunudur… Doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi azaldı. Sıcak para girişi arttı.

 

Hükümet , yeni yabancı yatırım sermayesi çekmek için önlem alacağını söylüyor. Ne var ki , yabancı yatırım sermayesi önce Mülkiyet hakkının ne kadar güvencede olduğuna bakar. OHAL varsa güvenmez. Ayrıca Türkiye’nin raitingine bakar. Türkiye’nin dış borçlarının risk primine bakar. Bunlar tamamıyla negatif yöndedir. Bu nedenle yabancı yatırım sermayesi gelmez. Sıcak paranın da ne zaman , hangi gerekçe ile çıkacağı belli olmaz. Bir yandan da cari açığımız artıyor.

 

Özet olarak döviz sorunu yeniden  yumuşak karnımız oldu. Risk arttı.

 

Sonuç olarak Kriz riski artıyor…  Bundan sonrası siyasi iktidarın niyetine ve  yeteneğine bağlıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir