Bu yılın ikinci çeyreğinde (nisan – mayıs – haziran ), Gayri Safi Yurt içi Hasıla’nın (GSYH) sabit fiyatlarla gelişme hızı (büyüme) yüzde 1.9 oldu. İlk çeyrekte 6.7 idi. Bu tür büyümenin adı, zig- zag’lı büyümedir. İstikrar sorunu olduğunu göstermektedir. Üçüncü ve dördüncü çeyrekte de büyüme oranının düşük çıkması bekleniyor. Çünkü, gerek tüketim harcamalarında ve gerekse yatırımlarda düşme var. Birinci çeyrekte yüzde 7.4 oranında artan hane halkı yurt içi tüketim harcamaları, ikinci çeyrekte çok daha düşük oranda, yüzde 2.2 arttı.
İlk çeyrekte yüzde 14.1 artan özel sektör yatırımları ise ikinci çeyrekte durma noktasına geldi. (artış oranı yüzde 0.6 oldu.) Büyüme, bir dönemde ülkede katma değer olarak üretilen mal ve hizmetlerin toplamıdır. Bu toplamın geçen yıl aynı döneme göre sabit fiyatlarla artışı, GSYH büyüme oranıdır. İkinci çeyrekte GSYH, geçen seneye göre yüzde 1.9 arttı. Ancak bu zaman içinde Türkiye’nin nüfusu da arttı. Nüfus artışı yüzde 1 dolayındadır. Bu demektir ki kabaca fert başına GSYH büyümesi sıfıra yakın oldu. Bunun adı durgunluktur. Mamafih tarımda eksi büyüme var… İnşaat sektöründe de durgunluk var… İnşaat sektöründe büyüme oranı, 0.9’oldu.
İkinci çeyrekte sektörler arasında da büyüme farkı dikkat çekiyor. Reel sektörde büyüme daha düşüktür. Örneğin imalat sanayinde büyüme oranı yüzde 2.5 olurken, mali kuruluşlarda yüzde 9.4 oldu. Elbette sektörler farklı oranlarda büyüyecektir. Veya bir sektörde durgunluk yaşanırken, diğer sektörde büyüme olabilecektir. Ancak bu kadar farklı büyüme de sektörel dengesizliği göstermektedir.
Bankalarda yüksek büyüme
Dünyada da finans sektörü reel sektör aleyhine büyüdü… Reel sektörü temsil edemiyor. Türkiye’de bu dengesizlik daha aşırı oldu. Türkiye adeta finans tuzağına düştü. Finans sektörü, aşırı kırılgan sektördür. Dünyada ve Türkiye’de ekonomik krizler finans sektöründe başlamıştır. Bugün yaşanan küresel krizi de mortgage kredileri tetikledi.
7 Eylül 2008’de ABD, ekonomi tarihinin en büyük müdahalesi ile, toplam 12 milyar dolarlık mortgage kredilerinin, 5.4 milyar dolarına sahip olan veya garanti eden Fannie Mae ve Freddie Mac’ın tam kontrolü hükümete geçti.
Bu iki banka ile birlikte ABD Ocak 2008 ayından eylül ayı ortasına kadar, 13 bankaya el koydu. Dünyada liberal ekonominin lideri olan ABD’nin 13 bankaya el koyması kriz demektir.
Büyüme mi, gelişme mi?
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde öncelikli hedef ülkenin iktisadi gelişmesi olmalıdır. İktisadi gelişme, büyümeyi de içine alan, ancak büyümeden daha geniş bir kavramdır: İktisadi gelişme bir ekonomide milli gelir artışı yanında, eğitim düzeyinde iyileşmeyi, kültür düzeyinde artışı, sağlıklı bir toplum yolunda ilerlemeyi, sosyal devlet ve refah toplumu olmayı hedefler. Tek başına büyümeyi değil, büyümeden toplum katmanlarının pay almasını başka bir ifade ile gelir dağılımındaki düzelmeyi de ifade eder.
Küresel konjonktürün dönmesi ile gelişmekte olan ülkelerde de, gelişmiş ülkeler gibi büyüme oranı da düşmeye başlamıştır. GSYH’da düşük veya eksi büyüme halinde gelişmekte olan ülkeler dış borç ödeme sorunu da yaşayacaktır.
Türkiye’de istikrarlı büyüme sağlamak için, önce “İktisadi gelişme hedefi” koymak gerekir. Bu hedef doğrultusunda yapısal bir dönüşüm planı hazırlamak gerekir.