Kredi Kartları ve Bireysel Krediler Alanlarındaki Sorunlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı
90. Birleşim 21/Nisan /2010 Çarşamba

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 21.04.2010 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Şandır -Mersin

MHP Grup Başkanvekili

 

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan 10/137 esas numaralı, “Kredi kartları ve bireysel krediler alanlarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 21.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum. Ben, lehte söz almış bulunuyorum.

Size gazetede çıkan ve İnternet’te çıkan bir ilanı aynen okumak istiyorum: “Herhangi bir bankadaki sistemin yarattığı tabloya şöyle bir bakalım.” diyor ilan. Diyelim ki 5 bin lira kredi borcunuz var. Bankaya asgari yüzde 20 ödeme yapıyorsunuz. Banka sizden ayda 250 lira, yılda 3 bin lira faiz alıyor. “Bitmez bu borç.” diyor, aynen ilan öyle diyor. “Bitmez bu borç.” Hani biz derdik ya, yahut da deniyor ya: “Ömür biter yol bitmez.” Bu da diyor ki: “Hayat biter borç bitmez.” Ve ilan devam ediyor. “Biz tüm borcunuzu kapatıyoruz. Bize on iki ayda 800 lira faiz veriyorsunuz.” Yani düşünün ki bir asgari ücretli, 4 kişilik bir ailenin çalışan asgari ücretlisi ayda 605 lira alıyor, kredi kartından dolayı bankaya her ay 250 lira faiz ödemek zorunda kalıyor yani 600 liranın 250 lirasını hayat boyu ödemek zorunda ama bu ilanda diyor ki: “Bize on iki ayda 800 lira faiz veriyorsunuz.” Bu ilanı veren kim arkadaşlar? Bu faizi alan bankalar, bu ilanı veren tefeci.

Bakın, çok ağırdır, ifadesi mümkün değil. Tefeciler halkı bankaların elinden kurtarıyor. Tefeci ilan veriyor “Ben sizi bankaların elinden kurtaracağım.” diyor. Arkadaşlar, Türkiye’nin kredi kartının gerçeği budur ve daha çok gerçeği var.

Kredi kartı faizinin azami oranlarını yasaya göre Merkez Bankası tayin ediyor. Yirmi bir bankanın tamamı ilan edilen azami, en yüksek faiz üzerinden yani nakit çekilmesi hâlinde yıllık yüzde 33,6, gecikme faizi olarak da yıllık yüzde 42,6 faiz alıyor. Merkez Bankası referans faizi olarak haftalık repo faizini yüzde 8 ilan ediyor. Bakın, aklınızda tutun, Merkez Bankası bankalara yüzde 8 faizle para veriyor, bankalar mevduata yüzde 8 faiz veriyor ama kredi kartlarından yüzde 42,6 faiz alıyor. Bu, ne demektir? Merkez Bankası bu faizleri tayin ettiğine göre Merkez Bankası bankaların bir ajansı gibi çalışıyor. Yüzde 42,6 faiz ilan eden bir Merkez Bankası bir ülkede, söyler misiniz, istikrarı nasıl sağlayacak, enflasyonu nasıl sağlayacak ve piyasa düzenine, para düzenine nasıl hâkim olacak?

Arkadaşlar, yirmi bir banka var. Bu yirmi bir bankanın tamamı ilan edilen en yüksek orandan faiz alıyor. Yani bu ne demektir? Bankalar arasında hiç rekabet yok mu? Hepsinin en yüksek orandan faiz alması fiilî kartel demektir arkadaşlar. Bu yani sanal değil, gerçek olarak fiilî kartel demektir.

Peki, Anayasa ne diyor? Anayasa’nın 167’nci maddesi “…piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi devlet önlemek zorundadır.” Arkadaşlar, fiilî kartel var ama Hükûmet yok. Yani Hükûmetin işi Anayasa’yı uygulamak değil mi?

Bir başka örnek vereyim. Yine Anayasa’nın aynı maddesi diyor ki: “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri almak zorundadır.” diyor.

Şimdi, bankalar yüzde 8’le mevduatı alıyor, yüzde 420 kârla, gecikme faizlerinden de yüzde 532 kârla tüketiciye satıyor. Arkadaşlar, yüzde 532 kâr spekülatif kâr mıdır, normal kâr mıdır? Bize göre spekülatiftir. Merkez Bankası bu şartlarda, faizi tayin ediyor ya, spekülasyona alet oluyor mu, olmuyor mu? Spekülasyonu yaratan, spekülasyon ortamını yaratan Merkez Bankası mıdır, değil midir?

Şimdi ve nihayet, bankaların tüketiciye yüzde 532 kârla para satmasına acaba Hükûmet niye kayıtsız kalıyor, yani neden kayıtsız? Bu sanal değil, bu da gerçek.

Arkadaşlar, böyle bir istismar hiçbir piyasa düzeninde olmaz. Aslında gerek Merkez Bankası gerek Hükûmet Anayasa suçu işliyor, çok açık, net.

Bankalar dolar kredilerinden de bakın ne alıyor? Yüzde 37,3 alıyor, dolar kredilerinden. Yüzde 30,5 senelik, hani nakit çekersiniz ya oradan faiz alıyor, kredi kartıyla nakit çektiğiniz zaman. Libor faizi ne? Sıfıra yakın.

Arkadaşlar, bunlar, bu faizler Guinesse Rekorlar Kitabı’na geçer mi, geçmez mi? Ben size söyleyeyim. Sayın Başbakanın “İşsizlik yok, sanaldır” yani “Türkiye’de işsizlik sanaldır” demesini gelin hep beraber Guinesse Rekorlar Kitabı’na götürelim. Ben kırk yıldır iktisatçıyım, tövbe böyle bir şey görmedim. Yani günde 10 kişi bizi arıyor işsiziz diye. Efendim…

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Buna inananlara bak ya! Buna öyle inananlara bak! Öyle inan var.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hepimizin kapısını her gün insanlar çalıyor. İş Bulma Kurumu önlerinde bir sürü kuyruklar var.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yanlış görüyorsunuz Hocam, herkesin işi var!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – 6 milyon insan işsiz. Bakın, işsizlik platosu nasıl yükseldi? Onu da söyleyeyim. 1995-2000 arasında ortalama işsizlik yüzde 7, 2001-2008 arasında yüzde 10,7, 2010 ve sonrası orta vadeli planda var, yüzde 14. Şimdi, arkadaşlar, ben size soruyorum: Bu sanal mıdır, gerçek midir? Eğer sanalsa niye TÜİK böyle bir yanlış yapıyor? Yani TÜİK’in işi sanal olan işsizliği mi açıklamak?

Şimdi değerli arkadaşlar, gerçekten bu Guinness Rekorlar Kitabı’na bunun girmesi lazım.

Şimdi, ne oluyor arkadaşlar, sonuçta ne oluyor? Sonuçta, eğer bir probleme doğru teşhis koymazsanız doğru çözüm üretemezsiniz. Eğer siz işsizliğe sanal derseniz işsizliği çözemezsiniz. İşsizliği çözemezseniz ne olur? İşte, görüyorsunuz, 4 tane gençten 1’isi işsiz, 5 tane vatandaştan 1’isi işsiz. Peki, işsizlik önemli bir sorun değil mi? İşsizlik en önemli sorun çünkü işsizlik demek terör demektir… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız. Buyurun.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – İşsizlik demek anarşi demektir, işsizlik demek yoksulluk demektir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de işsizliğin çözülmesi olmazsa olmazdır. Eğer başka bir ülkede olsaydı, bizim gibi fiilî işsizlik oranı yüzde 21, yüzde 22 düzeyinde olsaydı hiçbir hükûmet kalamazdı. Bizim bu Hükûmet nasıl kalıyor, aklım ermiyor arkadaşlar.

“Orada kimse yok mu?” Hürriyet’in bugünkü manşetini lütfen okuyun: “Orada kimse yok mu?” Bu, işte Türkiye’deki işsizliği sanal sananların getirdiği sonuçtur. İşsizlik sanal değil, işsizlik bu ülkenin gerçeğidir. Bu gerçekleri görmediğimiz takdirde Türkiye’yi yönetemeyiz, yönetme hakkımız yoktur. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir