Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Türkiye’nin kredi görünümünü düşürdü… Pozitiften durağana çevirdi. Kararın ilk etkisi borsa da oldu.. Borsa az da olsa düştü.
Aslında borsa inip- çıkmak için her zaman kendine bir bahane buluyor. Bu inip- çıkması tek başına bir gösterge değildir. Sorun , birkaç olumsuz gelişmenin birlikte ortaya çıkması halinde , piyasaların bir panik havasına girmesi olacaktır.
Borsanın yüzde 70’inin yabancı elinde olması , finans sektöründe yabancı payının artması , sıcak paranın ani çıkışını engelleyen sigortalardır. Buna rağmen ,ekonomik dengelerin çok fazla bozulması ekonomide bir sıkıntıya yol açabilir. Bu nedenle hükümetin seçim ekonomisini iyi idare etmesi gerekir.
Risk taşıyan ekonomik göstergeler şunlardır :
1)Enflasyonun yüzde 10 düzeyinde kemikleşmiş olması …
4 yıldır enflasyon aynı düzeyde devam ediyor.
2)Yatırımlarda daralma… 2006 yılı dördüncü çeyrek yatırımlardaki artış hızı , büyüme oranının altında kaldı. 2006 yılı ilk üç ayında toplam ithalat içinde yatırım malı ithalatının payı yüzde 16.5 iken bu sene aynı dönemde bu oran yüzde 14.4 ‘e geriledi.
3)Tüketimde daralma … 2006 yılı dördüncü çeyrek te özel harcamalardaki artış sıfıra yakın oldu. Gerek Tüketici güven endeksinde ve gerekse özel araştırmalarda , dayanıklı tüketim mallarına olan talebin azalacağı sonucu çıkıyor.
4) Yüksek faiz – düşük kur makası … Sıcak para faizlerin düşmesini engelliyor. Kur üstünde baskı oluşturuyor.
5)74 milyar dolar kısa vadeli yabancı sermaye ( sıcak para ),
6)GSMH’ nın yüzde 8’ine ulaşan Cari işlemler açığı ,
7)Özel sektörün 120 milyarlık dış borcu .
Fitch , Gerekçe olarak seçim ortamını gösteriyor.. Ancak yanılıyor.. Acaba yukarıdaki göstergeler tersine olsaydı , seçimin olumsuz bir etkisi olurmuydu ? Temel sorun AKP hükümetinin yanlış yönetimi ve bu nedenle dengelerin bozulmuş olmasıdır.
İŞİN İÇİNDEN NASIL ÇIKARIZ ?
Yazının başında söylediğim gibi , bu işin sorumlusu AKP İktidarıdır. Bu iktidarın siyasi yanlışları ve inadı ekonomiyi gerdi. AKP Seçim sonrası iktidara kötü miras bıraktı.
Gelecek iktidarın her şeyden önce , yumuşak iniş yapması gerekir. Bu nasıl olur ?
Üretim ve arz artışı sağlamakla olur..
IMF ‘nin gelişmekte olan ülkeler için reçetesi , toplam talebin kısılmasına dayalıdır.. Bunun içindir ki , şimdiye kadar reel ücretlerin gerilemesi , çiftçiye verilen desteğin daralması ve yoksullaşma ortaya çıktı.
Yine yukarıda açıkladığım gibi , özel harcamalardaki artış sıfıra düştü. Toplam talep düştü.. Buna rağmen enflasyon yüzde onda kemikleşti. Demek ki toplam talebi kısmak yoluyla sağlanmak istenen istikrar bir yere kadar olabiliyor.
Enflasyon, arz – talep makasının açılmasıyla başlayan bir süreçtir.. Yalnızca talebi kısmak yerine aynı zamanda arzı artırmak ta , bu makasın kapanmasına neden olacaktır. Arzı artırmak içeride yatırımları artırmak , üretimi artırmakla mümkün olur.
Bu anlamda önce yatırımları artırmak gerekir.
TÜRKİYE YATIRIM YAPMALIDIR…
Yatırımları artırmak için , yatırım ortamını iyileştirmek gerekir. Hükümetin iyi niyeti ve devletin şeffaf olması bu güven ortamının ilk şartıdır.
Yatırımları artırmanın bir diğer şartı , devletin altyapı yatırımlarını artırmasıdır. Buda faiz dışı fazla oranını düşürmek veya değiştirmek yoluyla olacaktır.
Bir üçüncü şart, rekabet gücümüzü artırmaktır.. Bu ise YTL ‘nin değer kaybıyla olur. Kur artışı ile olur. Aynı zamanda reel faizlerin düşmesiyle olur. Zaten gerçekçi kura dönülürse, faizler de kendiliğinden düşer.
Nihayet , ekonomide kaynakların daha etkin dağılmasını sağlamak için verimlili ve etkin yatırımları desteklemek gerekir.
İç üretimi ve arzı artırmaya dönük politikalar yalnızca istikar için iyi bir ilaç olmakla kalmayıp aynı zamanda hem sermayeyi , hem de işçiyi memnun edecektir.