KÖYLÜ-ÇİFTÇİ

Üç kişiden bir kişi, yani 25 milyon insan kırsal alanlarda yaşıyor. Buna karşılık tarım kesimi milli gelirin yüzde onunu alıyor.

1960’lı yıllarda üniversite öğrencileri, yedek subay öğretmen olarak askerlik yapabiliyordu. Birinci yılın yazında tatil yapıp, ikinci yılın yazında eğitim yaparak, askerliklerini tamamlayabiliyordu. Yedek subay öğretmen olarak askerlik yapmak isteyenler, tek ders bırakıp o dersi de askerlik sırasında ilk fırsatta veriyorlardı.

Bende bu haktan yararlanarak, Şereflikoçhisar’ın Küçük Damlacık Köyü’nde yedek subay öğretmenlik yaptım.

Köye gittiğimde iki husus dikkatimi çekti… Birisi ilk okul 4 yıl öne kurulmuştu… Ancak yinede 9-10 yaşlarında kızlar okula gitmemişti. Bunların ailesiyle konuşarak, herkesin okula gelmesini sağladım.

İkinci husus 60 haneli köyde 30 traktör olmasıydı. O yıllarda küçük bir köyde 30 traktör olması, önemliydi.

Sonradan köy halkının çoğu birer de kamyon aldı. Bazıları hem tarımla uğraştı… Hem de kamyonculuk yaptı.

Verim yüksek…

KÖYDE köylü, hem buğday ekiyor… Hem de hayvancılık yapıyordu. Ekonomik anlamda çok iyi durumda idiler. Çünkü…

Birincisi… Buğday verimi yüksekti… Bire 20 alınıyordu. Oysaki aynı yıllarda benim doğup – büyüdüğüm Çıldır’da buğday verimi bire beş dolayında idi.

İkincisi… Köylü pazara kolay ulaşıyordu… Ofis buğday satın alıyordu. Ve çiftçinin buğdayı para ediyordu… Ayrıca o yıllar Türkiye buğday ihraç ediyordu.

Üçüncüsü et para ediyordu… İthal et yoktu. Köylü kuzuları ve yünlerini de satıyordu.

Köyde, 15 sürü vardı… Her sürüyü 300- 350 koyun olarak hesap edersek, demek ki toplam beş bin baş koyun vardı.

Köylünün ürünü para etmiyor

BU sene seçimlerden sonra milletvekili olarak Ankara’ya gittiğimde, bu köyde okuttuğum ve babası da arkadaşım olan Duran Çelik isminde bir öğrencim geldi. Öğretmenlik yaptığını söyledi.

Kendisine, köyün ne durumda olduğunu sordum… “Köy kalmadı…” dedi. İlkokul ne oldu diye sordum… 9 öğrenci kaldığı için, “taşımalı eğitimle başka bir köyde eğitim yapıyorlar” dedi.

Neden halk göç etti? Durumunuz iyi idi… diye sordum… O zaman iyi idi… Ancak artık köylünün ürünü, eti ve sütü para etmiyor… dedi. Şu örnekleri verdi:
O yıllarda köye Kaman’dan siyah üzüm getirirlerdi… Annemle giderdik… Bir ölçek buğday verip, üç ölçek siyah üzüm aldırdık… Şimdi üzüm daha pahalıdır.
1970 öncesi buğday fiyatı 69 kuruş, buna karşılık mazot fiyatı 35 kuruş dolayında idi. Yani bir kilo buğday verip, iki kilo mazot alıyorduk . Şimdi buğdayın kilosu 45 kuruş… Mazotun litresi ise 230 kuruş… Yani artık devir değişti… Bir litre mazot için beş kilo buğday veriyoruz.

O dönemde sizin gördüğünüz 15 sürü, yani beş bin koyun şimdi bir sürüye, yani 350 başa geriledi.

Bunlar istatistiki bilgiler değil… Gerçek yaşananlar… Köylünün ve çiftçinin nereden nereye gerilediğini gösteren bilgiler.

AKP köylüyü aldatıyor

AKP Hükümeti, seçime beş kala, köylüye verdiği destekleri artırdı. 2006 yılının sonuna kadar, IMF’nin isteği ile köylüye verilen destekleri düşüren AKP, köylüyü kovan ve hırpalayan Başbakan, seçime beş kala bütçeyi boşalttı. Tarım destekleri için bütçeye konulan ödeneğin ilk altı ayda tamamına yakınını harcadı. (yüzde 92’sini)

Bir atasözü var… İnsanoğlu nisyanla maluldür… Yani insan unutma özürlüdür. Geçmişi çabuk unutarak AKP’ye oy verenler bu günde seçimden 6 ay öncesine kadar yaşadıklarının tekrarını göreceklerine emin olabilirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir