IMF Türkiye için 2016 yılı büyüme tahminini yüzde 3,2 ‘den, yüzde 3,8 ‘e çıkardı. Başbakan yardımcısı da ,‘’Türkiye her zaman IMF’yi şaşırtmıştır’’ dedi.
IMF 2016 yılı gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyüme tahmini de yüzde 4 olarak açıklandı. Türkiye’de gelişmekte olan bir ülkedeki yüzde 3,8 mi büyüktür? Yüzde 4 ‘mü büyüktür? Yani Türkiye de yüzde 3.8 büyüme IMF’ yi şaşırtacak bir büyüme değil.
Kaldı ki Türkiye 3,8 büyüme, fert başına ortalama yüzde 2.5 büyüme demektir…
1)Yeni yatırım yapabilmek için, yeni kaynak yaratamayız. Bankalar dış borç alıyor ve bunu içerde tüketici kredisi olarak veriyor. 2016 yılında yüzde 4 büyümesinde tüketimin katkı puanı 3’tür. Yani tüketime dayalı bir büyüme yaşıyoruz. Ayrıca Yatırım ve üretim artışı olmadığı için de Türkiye her alanda Tüketim malı ithal ediyor. Bu durum cari açığın da devam etmesine sebep oluyor. Özetle Tüketime dayanan büyüme zaten sürdürülemez.
2) Fiili işsizlik oranı Ocak ayında yüzde 18.45 oldu. Altı milyon işsize iş yaratmak zorundayız… Yatırım olarak siyasi iktidar inşaata ağırlık veriyor. İnşaatın istihdam yaratmak imkanı geçicidir. İnşaat tamamlandıktan sonra istihdam yaratma imkanı kalmıyor. İstihdam yaratmak için, daha yüksek büyüme ve gelir yaratmak zorundayız.
3)400 milyon doları aşan dış borçları çevirmek için de önce kaynak ve güven yaratması gerekir. Fert başına yüzde 2.5 büyüme gelir ve kaynak yaratma potansiyeli sağlamaz.
4) Dahası, yalnızca büyüme ile sosyal refah sağlanmıyor. Artan gelirin toplumun kabul edeceği bir adalet sistemi içinde dağılması gerekir… İşsiz sayısı arttıkça, işsizlik oranı yükseldikçe, gelir dağılımının daha da bozulması kaçınılmaz olacaktır.
5) Öte yandan gelişmekte olan ülkelerde, büyüme yanında kalkınma da önemlidir. Bir ülkenin kalkınması için büyüme ile kaynak yaratılması ve bu kaynaklarla eğitim ve kültür seviyesinin yükseltilmesi, vasıflı işgücü yetiştirilmesi, Araştırma – geliştirme yapılması, sağlık ve güvenlik hizmetlerinin nicel ve nitelik olarak artırılması da gerekir.
İnsan hakları ve Demokratik özgürlükler Kalkınmanın önemli bir göstergesidir. İnsan Hakları ve Demokratik özgürlüklerinde iyileştirilmesi gerekir
İnsan hakları ve demokratik özgürlerin sınırlı olduğu ülkelerde, elbette ki insanların mutlu ve refah içinde yaşaması mümkün olmaz.
Çin, Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesidir. Ancak insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından, özgür olmayan bir ülkedir. Büyüme oranı yüksektir diye, kim Çin ‘de yaşamak ister?
6) Türkiye’de şaşırtan büyüme varsa, neden birçok işletme iflas ertelemesi istiyor? Neden takipteki krediler artıyor?
BDDK verilerine göre, 2016ilk çeyrekte,2015 ilk çeyreğine göre, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarının, Toplam kredilere oranı yüzde 2,8 ‘den 3,3’e yükseldi. (Aşağıdaki tablo)
Sonuç olarak, Türkiye’nin cin fikirlilikle, Araplardan gelecek kaynağı belirsiz dövizlerle idare edecek zamanı kalmadı.
Her şeyden önce, ekonomin alt yapısını, iç ve dış siyasi kırılganlığı ortadan kaldırmalıyız. Kalıcı büyüme sağlamak ve dış kaynak ihtiyaçlarından kurtulmak için, yüzde 13 ‘e gerilemiş olan, tasarruf oranını( toplam tasarrufların gayri safi yurt içi hasılaya oranı) artırmalıyız. Bu nedenle, eksi faiz diretmesinden vazgeçmeliyiz ve Mülkiyet haklarına hukuki güvence sağlamalıyız.