Referandum öncesi “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ekonomik durumu pek tartışılmıyordu… Çünkü, “ne yapsak yapalım KKTC’ne ABD ve diğer sanayileşmiş ülkelerin ambargosu olduğu sürece, bir sonuç alamayız” kanaati hakimdi.
Referandumdan evet oyu çıkmasıyla her şeyden önce bu ekonomik ambargonun kalkacağı yönünde ümitler oluştu.
Serdar Denktaş, Türkiye’nin 30 yılda 20 milyar dolar gönderdiğini söylüyor… Aile sayısına bölersek aile başına 150 bin ile 200 bin dolar demektir… Bizim standartlarımıza göre bu rakam hem servettir… Hem de sermayedir.
Ambargonun ticareti engellediği ne kadar doğruysa, Türkiye’nin 20 milyar dolarının da çar-çur edildiği o kadar gerçektir. Bu soruda hatalı olan ekonomik yönetimdir.
Öte yandan, KKTC’nin ekonomisinde sorunlar bu görünen yüzüyle de sınırlı değildir. Bankacılık sektöründe bilançolar eksi değerdedir…
Türkiye’de bankacılık sektörü, KKTC’yi halı olarak kullandı… Pisliklerini KKTC’ye aktardı… Off-shore hesapları burada açtı… Yurtdışına buradan transferler yaptı… Kıbrıs Rum kesimini korkutan faktörlerden biri de bankacılık kesiminin getireceği yükler oldu.
Ambargo kalksa da KKTC ekonomik sorunları kısa sürede çözülmez. Uzun dönemli yatırımlar hemen başlamaz… Çünkü her şeyden önce Türkiye’de IMF zoruyla kısmen başlanan yapısal sorunların tamamı ve hatta daha da fazlası Kıbrıs’ta mevcuttur…
– Kamuda istihdam fazlası vardır…
– Sübvansiyonlarda iktisadi etkinlik yoktur…
– Bütçe açıkları vardır…
– Altyapı yetersizliği bulunuyor… Su ve elektrik sorunu vardır.
– Toprak ve tapu sorunu olduğu için uzun dönemli yatırımlar yapılmıyor.
Bu şartlarda ambargo kalksa da yapısal sorunlar çözülmeden, Kıbrıs’ın potansiyel imkanlarını değerlendirmek mümkün görünmüyor.