KILIK KIYAFETİN AÇLIĞA YARARI OLUR MU?

Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü 56. maddesi, Meclis’te milletvekili ve görevlilerin kıyafetlerini düzenlemektedir. Madde aynen şöyledir:
 “Başkanlık kürsüsünde Başkan, beyaz kelebek kravat ve siyah yelek üstüne siyah frak giyer. Görevli kâtip üyeler de, koyu renk elbise giyerler.
Genel Kurul salonunda yer alan milletvekilleri, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı memurları ve diğer kamu personeli ceket giymek ve kravat takmak zorundadırlar. Bayanlar tayyör giyerler. Görevlilerin kıyafeti Başkanlık Divanınca tespit edilir.”
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, İçtüzükte türbanı engelleyen bir hüküm yok diyor. Yukarıdaki metne bakarsak, bu metinde milletvekillerinin başına ne giyecekleri yer almıyor.

 

 

 

Eğer hanım milletvekilleri türbanla gelirse, erkekler de söz gelimi fesle gelebilirler. İç tüzükte yazılı bir engel yok. Yahut da içtüzükte erkek milletvekilleri için yalnızca ceket ve kravat yer alıyor. Pantolon yerine şort giyilmez demiyor. Yani  isteyen erkek milletvekilleri de şortla gelebilir mi?
Bazı olaylar, geçmiş uygulamalara, toplumsal değerlere ve çağdaş gidişata göre yapılır. Meclis Başkanı kaçak güreşmek yerine, hülle yapmak yerine, İçtüzüğü değiştirsin ve istediklerini koysun. O zaman neyin, ne amaçla yapıldığı anlaşılır. Kaldı ki özel hayatında ve hatta üniversitelerde inandığı için türban takanlara kimse yanlış gözle bakmıyor. Meclis’te de, bazı hanım milletvekilleri, kendi saçları üstüne peruk takarak inandıklarını yerine getiriyordu.
Başbakan, demokrasi paketini açıklarken yargıda hakimlerin türban dışında kalacaklarını da açıklamıştı. Yasaları uygulayanlara türban yasak, yasaları yapanlara serbest anlayışı bir çelişki değil mi?
Maalesef, yıllardır türban üstünden politika yapılıyor. Türbanla başörtüsü karıştırılıyor. Türban istismarı, halkın üstünde dolaylı olarak bir baskı oluşturuyor. Türban bir insan hakkı ise, siyasilerin dolaylı yoldan türban baskısı da insan hak ve özgürlüklerine aykırı olmuyor mu? Dahası iktidarın kıyafet tercihi yapması, demokrasiye ve laik devlet yapısına da aykırıdır.
Siyasilerin dinî referansları diretmesi, her şeyden önce laik yapıya aykırıdır. Laik devletlerde din olgusu devletin yapısına karışmaz. Laiklik anlayışında dinî referansların devlet yönetiminde olmaması gerekir.
Cumhuriyetin temel araçlarından birisi de laikliktir. Eğer laiklik esnetilirse demokrasi de esnetilir. Söz gelimi, Rusya’da Putin’in iktidarı ve Medvedev’i hülle aracı olarak kullanması anlayışına sığar mı? İran’da son kararın dinî referansa dayatılmış olması hangi demokrasiye sığar?
Demokrasinin ön şartı, egemenliğin millette olmasıdır. Demokrasi siyasî iktidarların dinî ve ilahî kaynak yerine millet iradesine dayandığı gereğinden hareket edilerek ortaya çıkmıştır.
Halkın derdi kılık kıyafet değildir. Halkın derdi refah ve huzur içinde yaşamaktır. Siyasi partiler, oy hesabı içinde kılık kıyafeti istismar ederek halkın huzurunu daha çok bozuyorlar.
Bir yandan terör tehdidi, bir yandan ekonomik riskler, bir yandan geçim derdi içinde olan toplumu, siyasiler oy hesabı ile gündeme yeni sorunlar getirerek daha zor duruma sokuyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir