Vergilemede herkesin bildiği bir laf var… “Kazı bağırtmadan yolacaksın.” Bu söz aynı zamanda vergi psikolojisinin önemini gösteriyor. Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var… Buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var… Falan vergi falan hizmetin karşılığı değildir… Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır… Ancak genel anlamda toplum vergi verir… Devlet de topladığı vergi ile hizmet yapar… Kazı bağırtmadan yolmanın ilk şartı, vatandaşta vergi bilinci oluşturmaktır. Vergi bilinci de vergi mükellefinin kamu hizmetlerinin kendisi için vazgeçilmez olduğu gerçeğini iyi bilmesi ve yapılan hizmetin doğru yapıldığına inanması ile mümkün olur. Ödenen vergi ile yararlanılan hizmet arasında bir orantı veya bir bağlantı yoktur. Aynı şekilde herkes kamu hizmetinden aynı oranda faydalanamaz… Hiç vergi ödemeyen de vergi ödeyen de aynı oranda faydalanabilir… Genelde herkes tüketim vergileri gibi dolaylı vergileri öder. Bazılarına devlet ödedikleri verginin üstünde maddi destek sağlar.
Vergi gelirlerinin üçte ikisi , KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. Dolaylı hergiyi herkes öder. Ancak mal alınca vergi fiyatın içinde olduğu için ,insanlar verginin farkında olmuyorlar. Ödediklerine bakıyolar. Bir bakıma bu durum vergiye olan tepkiyi yumuşatıyor. Buna karşılık gelir ve kurumlar vergisi gibi , doğrudan ve kazancına göre vergi verenler ise , toplam vergi gelirlerinin üçte birini ödedikleri için fazla ses çıkarmıyorlar.
Gelişmiş bir ülkede , siyasiler veya devleti yöneteneler bütçeden yanlış harcama yaparlarsa , buna karşı vergi verenler , benim verdiğim vergiyi çar-çur edemezsiniz diye dikiliyor.
Öte yandan vergi mükellefi kamu hizmetleri yoluyla ödediği verginin kendine döndüğünü hesaplamaz. Bu anlamda vergi bir yüktür… Kimse güle oynaya vergi vermez… Bu yüzden vatandaşa verdiği vergiye karşılık kamu hizmetlerinin yapıldığını iyi anlatmak veya göstermek gerekir… Tersine verdiği vergi ile hizmet yapılmıyorsa vergi mükellefi vergiye karşı tepki duyacaktır… Vergiye karşı direnç gösterecektir.
Vergi mükellefi “Ben ayağımı yorganıma göre uzatıyorum… Devlet de aynısını yapsaydı… Eğer devleti yönetenler, bunu yapmamış ve ödenen vergilerden siyasi arpalıklar oluşturmuşsa ve hiç kimse de bunun hesabını vermiyorsa, başka bir ifade ile ‘yapanın yanına kâr kalıyorsa’ o zaman yeni ödeyeceğim vergiler de aynı şekilde kullanılacaktır” diye düşünür.
Vergiye karşı tepki duyar ve vergi ödememek üzere iş yapar veya düzen kurmaya başlar. Yani vergiden kaçınma başlar.
Büyükşehir belediyelerinde çok kötü bir gelenek var. Her kazılan çukurun başında büyükşehir belediyesi yazıyor. Sanki Büyük şehir bu çukuru vatandaşın vergisiyle değil de şahsi servetleriyle açmışlar… Yine her çukurun başında, milletin kafasına vurur gibi “Büyükşehir çalışıyor” yazılıdır… Sanki çalışmak büyükşehrin işi değil, babasının hayrına çalışıyor… Bu durum hem kamu vicdanında bir rahatsızlık yaratıyor… Hem de vergi mükellefinin tepkisini çekiyor…
Özetle, bugün vergi kayıp ve kaçaklarının nedenleri başında, kamudaki yolsuzluklar, kamu kaynaklarının çar-çur edilmesi, devletin borca boğulması ve yine hükümetin kamu hizmeti yapmıyor olması gelmektedir.