Seçim arifesinde , bu faizler nasıl düşer ? Kur böyle devam eder mi ?Sıcak para ne olacak ? Sağlık sorunu nasıl çözülür ? şeklinde halkın kafasında çeşitli sorular var.
Bu soruların doğmasına , IMF ve AKP ‘nin tek taraflı politikaları
neden oldu . Eğer tüm , üretim , istihdam ve gelir dağılımını içine alan tüM ekonomik dengeleri koordineli bir şekilde içine alan bir program yapılmış olsaydı , bu sorular gündemde olmazdı.
İktisat politikaları belirli sektörlere veya guruplara göre özellikle ayarlamazsanız , ekonomik istikrarsızlık sorunu, yoksulluk sorunu bir kader olmaktan çıkar. Bu noktada radikal düşünce ve sloganların etkisinde kalmakta , aynı şekilde çözümsüzlük getirir.
Türkiye , halktan yana ve akılcı politikalara yabancı değil.. Örneğin Atatürk’ün ekonomik anlayışında , akılcılık vardı.. 1923 – 1932 arasında uygulanan piyasa öncelikli politikalarda da , 1933 ten sonraki devletçilik uygulamasında da , ulusal çıkarlar ve halkın refahı ön planda tutuldu.
Bizim ve Dünyanın yaşadığı sorunlar göstermiştir ki , İdeolojik takıntılar , sloganlar , ekonomide uyumsuz politikaları gündeme getirmekte ve bundan toplum zarar görmektedir.
EKONOMİDE DOĞRU ARAÇLARI KULLANMALIYIZ.
İktisat politikalarında farklı ülkeler , farklı zamanlarda genel anlamda benzer ekonomik felsefeyi benimseyebilir.. Ancak aynı program ve aynı araçlarla aynı sonuçların alınması mümkün olmaz.. Çünkü söz konusu politikalar, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik konjonktüre , toplumun tüketim- tasarruf alışkanlığına , halkın bilinç düzeyi ve psikolojisine ve ülkeyi yönetenlerin siyasi anlayışına göre farklı sonuçlar verir.
Örneğin , ekonomide durgunluk varsa , genişletici , toplam talebi ve istihdamı artıracak politikalar uygulamak , bütçe harcamalarını artırmak gerekecektir.. Enflasyon varsa , faizleri yüksek tutmak , bütçede kısıntıya gitmek gerekecektir.
Ekonomide doğru aracı kullanmadığınız takdirde, balonu söndürmezsiniz.. Başka bir dengesizlik ortaya çıkar.. Buna en yeni örnek Türkiye de uygulanmakta olan kur politikasıdır.. Hükümet ve merkez bankası , enflasyonu yapısal çözümlerle değil, kuru baskılayarak kısa yoldan çözme yoluna gittiği için , cari açık patlak verdi.
Gelenekler, bilinç düzeyi ve halkın sosyal anlayışı da , bu politikaların farklı sonuçlar vermesine neden olur.. örneğin Anglo- sakson toplumlarda vergiye karşı direnç daha azdır.. Örneğin ABD’de vergi kaçağı daha azdır.. Buna karşılık Latin ülkelerinde vergiye tepki daha fazladır..
Bizim gibi ülkelerde de vergi kaçağı ve yer altı ekonomisi daha yaygındır.. Bu nedenlerle söz konusu ülkelerde aynı vergi şablonunu kullanmak , farklı sonuçlar doğuracaktır.
KÜRESELLEŞMEDEN ZARARLI ÇIKTIK..
Gelişmekte olan ülkelerin dışa açılması ve Küreselleşme dünyada bir slogan oldu.. Herkese , her topluma yararlı olacak diye beyinler yıkandı.. Ancak bugün gördük ki , bizim gibi bazı ülkeler küreselleşmenin ağır maliyeti altına girdi..
Biz küreselleşme hevesiyle , son 4 yıl 8 ayda 90 milyar dolar civarında bir cari açık verdik.. Borçlanarak , altyapı yatırımlarını satarak bu açıkları kapatıyoruz.. Kamu sektörü Yılda 5 milyar dolar borç faizi ödüyor. Yani küreselleşme bugünden yarınımızı da aldı.. Eğer ulusal çıkarları dikkate alan , halkın refahını önde tutan bir siyasi anlayış olsaydı , bu kadar maliyete girmezdik.. Mamafih , Çin ve Hindistan gibi ülkeler küreselleşmeden kazançlı çıktı.
Eğer seçim kasımda olsaydı hükümet işi daha da çözümsüz noktaya getirecekti.. Köprü ve Paralı yol gibi gelir getiren yatırımları satacaktı. Hem kamu hem yatırımlarından olacaktık , hem de gelecek yıllarda kamu geliri azalacaktı .
Dünyada cari açığın Milli gelire oranı olarak en fazla açık veren ülkesi biz olduk. ABD ‘de cari açık veriyor. Ancak ABD’ hazinesi bu açığı kendi parasıyla borçlanarak kapatıyor.. Bizim kapatmamız için ayrıca döviz bulmamız gerekiyor.
Eğer daha gerçekçi bir kur politikası uygulasaydık küreselleşmeden bu kadar zararlı çıkmazdık .