KAMU VE MALİ YÖNETİMİ DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA

  

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 2. Yasama Yılı
132. Birleşim 17/Temmuz /2008 Perşembe

 1’inci sırada yer alan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

1.- X Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/589) (S. Sayısı: 269)x

 

 

Birinci bölüm 1 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.

 

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz.

 

Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

 

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına, görüşülmekte olan yasanın birinci bölümü için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.

 

Değerli milletvekilleri, bu yasa bir torba yasadır. Torba yasaların taşıdığı bütün olumsuzlukları taşıyor. Bir defa, özel yasaların diğer eksikliklerini görmek mümkün olmuyor torba yasalarda. Yasanın kendi içindeki dengenin bozulmasına da neden oluyor. Dolayısıyla torba yasa olması yasanın etkinliğini, verimliliğini düşürüyor.

 

Değerli arkadaşlar, bu yasada önemli ölçüde skandal sayılabilecek sorunlar var.

 

Yalnız, Değerli Meclis Başkanımızın AKP’li arkadaşların ayakta konuşmalarını engellemesini rica ediyorum. Çünkü konsantrasyonumuz bozuluyor.

 

BAŞKAN – Haklısınız Hocam.

 

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Lütfen, ya dışarı çıksınlar ya otursunlar.

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çok büyük bir uğultu var. Sizi sükûnete davet ediyorum. Buyurun Hocam.

 

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Sağ olun. Efendim, şimdi, bir defa prensip bazında eğitim politikasını bozuyor bu yasa. En önemli skandal, şehir içindeki okulların satılması. Sayın Maliye Bakanı buradan 400 trilyon gelir beklediğini ifade etti. Şimdi arkadaşlar bir devlet düşünün, yüz senelik cumhuriyet döneminden beri kurulan şehir içindeki okullarını satıyor. Neymiş? Bu okulların yeri değerlenmiş. Arkadaşlar, eğitimden daha değerli ne olabilir?

 

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Eğitimden daha değerli daha çok eğitim olabilir.

 

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Eğitimin daha çok yapılması için okulların satılması mı gerekiyor? Eğer siz o okulları satarsanız, o çevredeki ailelere, o çevredeki öğrencilere zarar vermiş olursunuz. Nasıl vermiş olursunuz? Yerine yapacağınız daha uzakta bir okula gitmek için bunlar ceplerinden para verecek, aileleri maliyete katlanacak; yol, zaman sorunu ortaya çıkacak. Arkadaşlar, bir sosyal maliyet anlayışı var. Bu sosyal maliyeti siyasi iktidar hiçbir zaman dikkate almıyor. Bunu dikkate almayan bir hükûmetin ekonomide etkin karar alması mümkün değil. Bu yasadaki okulların satılması, bu sosyal maliyeti getirecek en önemli unsurdur.

 

Değerli arkadaşlar, köyleri okulsuz bırakan siyasi iktidar, demek ki bu yolla şehirleri de okulsuz bırakacak. Bakın, Doğu’da birçok köy var. Haberiniz var mı ki, Doğu Anadolu’daki birçok köyde taşımalı sistemle eğitim yapılmıyor. (AK PARTİ sıralarından “Doğu’yu bilmiyorsun.” sesi) Ben Doğu’da Çıldır’da doğmuşum ve bulunduğum ile, üç ile de kurduğum vakıflar yoluyla, bulduğum hayırsever insanlar yoluyla en az sekiz on tane yurt ve okul yaptırmışım. Sen ne yaptırdın arkadaş, bana “Doğu’yu bilmiyorsun.” diyen arkadaşım sen ne yaptırdın?

 

Şimdi değerli arkadaşlar, her toplumda her ülkede kaynaklar kıttır ama önemli olan bu kaynakların en verimli şekilde kullanılmasıdır. Burada Hükûmet bu kaynak kullanmada aynen bakkal hesabı gibi davranıyor. Eğer bugün paraya ihtiyacı varsa okulunu satıyor, yarın daha çok paraya ihtiyacı olursa acaba neyi satacak?

 

Değerli arkadaşlar, özürlülerin eğitiminde de bu hususu görüyoruz. Özürlülerin eğitiminde siyasi iktidar, bakanlar diyor ki: “İstismarlar var.” Peki istismar varsa senin işin devlet olarak bu istismarları önlemek, yanlış yapanlara ceza vermek, doğru yapanları da mükâfatlandırmak. Okulları kapatmakla bunu yapabilir misin? Yani birisi yanlış yaptı diye tüm rehabilitasyon merkezlerini, tüm özürlülerin eğitimini ortadan kaldırmakla bunu sağlayabilir misin?

 

Efendim, özürlülerin eğitiminde gerçek sebebi sayın bakanlar açıkladı: Ayda 60 milyon gidiyormuş. Şimdi değerli arkadaşlar, ayda 60 milyon nereye gidiyor? 190 bin özürlüye gidiyor. Nereye gidiyor? 40 bin çalışana gidiyor. Peki sen özürlülerden, 190 bin özürlüden ayda 60 milyonu esirgiyorsun da 2 bin-3 bin kişiye ayda 5,5 milyar faiz veriyorsun, bu nasıl kaynak dağılımı, bu nasıl etkinlik?

 

Sayın Başbakan bunun gerekçesini de açıkladı, dün söyledi, dedi ki: “2001 yılında 91 bin oto satılıyordu, bugün 2007 yılında 357 bin oto satıldı.” Şimdi, Sayın Başbakan, yani bu rantı alanlar, devletten bu faizi alanlar ne yapacaktı peki, otomobil almayıp da fabrika mı yapacaktı? Eğer fabrika yapsaydı… Sayın Başbakan neden bina açılmasına gidiyor da fabrika açılmasına gittiğini görmedik hiç? Çünkü fabrika yapan yok. Aldığı rantı otomobile verecek. Onun içindir ki İstanbul’da, büyükşehirlerde 1 kişinin 3 arabası var, 1 evde 5 araba var ama diğer şehirler nasıl? Bakın Türkiye’de ortalama 13 kişiye 1 otomobil düşüyor. Bingöl’de 29 kişiye 1 otomobil düşüyor. Ağrı’da 25 kişiye 1 otomobil düşüyor. Türkiye’de 13 kişiye 1 otomobil düşerken daha 1990’da piyasa ekonomisine geçen Bulgaristan’da, Macaristan’da, Polonya’da 3 kişiye 1 otomobil düşüyor.

 

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu bir yarışsa yani sen şimdi neden Bulgaristan, Macaristan, Polonya’nın gerisinde kaldığını eleştirmiyorsun da, neden o ülkelerin gerisinde kaldığını analiz etmiyorsun da, efendim, şu kadar otomobil satıldı diye analiz ediyorsun? Şimdi böyle bir gelir dağılımı, böyle bir rant ekonomisi varsa, işte Sayın Başbakan da ancak otomobil satışından söz eder, ne işten söz eder ne işsizden söz eder ne de halkın refahından söz eder, efendim, otomobilinden söz eder belirli kesimlerin.

 

Şimdi dahası var arkadaşlar, Sayın Başbakan bir müjde daha verdi dedi ki: “Türkiye’nin net dış borcu 10 milyar dolar oldu.” Ya, şuraya bak çok şükür Türkiye’nin borcu yokmuş. Yani hazine niye açıklıyor ki Türkiye’nin 263 milyar dış borcu var, hazine niye böyle bir yanlış yapıyor? E, Başbakandan iyi mi bilecek hazine? IMF niye 263 milyar dolar Türkiye’nin borcu var… Ya, Başbakandan iyi mi bilecek IMF? E, işte 10 milyar dolar borcu varmış net dış borcu. Ya burada… Yani bir senedir kendimi yiyorum arkadaşlar. Bu net dış borç hikâyesini kaldırın. Ayıp oluyor biraz! Ayıp oluyor!

 

Şimdi, burada Devlet Bakanı Sayın Şimşek de diyor ki: “Bütün dünyada borç oranları hesaplanır. Borç stokunun gayrisafi millî hasılaya oranı… ”

 

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Maliye Bakanına anlat.

 

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, diyelim ki bir ülkenin 100 milyar dolar dış borcu var, ortalama vadesi beş yıl; başka bir ülkenin 100 milyar dolar borcu var, ortalama vadesi otuz yıl. Aynı mı bunlar ya? Ee peki, arkadaşlar, 5 kişi yarışıyor. Birisi sonuncu yarışı bitiriyor, “Ben başarılı oldum.” diyor. Şimdi, Arjantin’in, Brezilya’nın, Meksika’nın dış borcu bizden çoktu, bugün oranlarsan da bizden düşük. Peki, biz başarılı mıyız şimdi? Yani millet almış başını gidiyor. Biz eğer tavşan hızıyla koşuyorsak yani o zaman başarılı mıyız arkadaşlar?

 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

 

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, son olarak şunu söyleyeyim: Yani Türkiye’de yeni bir devlet içinde devlet yaratılıyor. Bu devlet içindeki devlet TOKİ’dir. Neden böyle bir devlet içinde devlet yaratılıyor? Yeni bir tekel yaratılıyor. Siz altyapınızı satıyorsunuz, doğal tekelleri, Telekom’u satıyorsunuz ama yeni bir TOKİ tekeli yaratıyorsunuz. Neden böyle bir tekel yaratıyorsunuz? Yasalar üstünde bir kurum neden yaratılıyor? Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’nu hiçe sayan -bu, yasada var, bu, maddelerde var- ve dolayısıyla tam bunların üstünde, kanunlar üstünde yetkiye sahip bir kurum neden yaratıyorsunuz? Acaba Başbakanlığa bağlı olduğu için mi yaratıyorsunuz? Acaba Sayın Başbakan TOKİ’yi nasıl kullanıyor?

 

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir