KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 2. Yasama Yılı
131. Birleşim 16/Temmuz /2008 Çarşamba

 

BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/363, 1/494) (S. Sayısı: 237)—(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

 

 

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen; Şahısları adına Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz ve Çorum Milletvekili Cahit Bağcı’nın söz talepleri vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Esfender Korkmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

 

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına bu yasanın birinci bölümüyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan yasanın birinci bölümünün dikkat çeken hususları: Bir defa borçlanma disiplini önemli ölçüde bozuluyor. Burada borçlanmada inisiyatif iktisadi etkinlik yerine idareye veriliyor. Dolayısıyla inisiyatifin idareye fazla verilmesi, iktisadi etkinliğin bozulması demektir. Bir defa borçlanma limiti on kat artırılıyor, önceki yasaya göre. Bu borçlanma limitinin on kat artırılması bir seçim ekonomisidir. Dolayısıyla Hükûmet diğer uygulamalarda olduğu gibi burada da seçim ekonomisi getiriyor.

İkincisi: İkrazlarda yine on kat artırıyor hazine payını ve yine hazine garantisinde de payı beş kat artırıyor.

Bütün bunlar aslında idarenin önemli ölçüde iktisadi etkinliği ortadan kaldırması ve siyasi tercihlere göre borç dağılımını yönetmesi demektir. Dolayısıyla bu da dolaylı yoldan bir seçim ekonomisidir.

Değerli arkadaşlar, bu yasada öngörülen değişiklikler aslında borç idaresinin yetersiz olduğunu ve borç idaresinin başarısız olduğunu gösteriyor. Bu başarısızlık, Sayın Başbakanın ve Hükûmetin, borç konusunda yanıltıcı bilgiler vermesiyle de ortaya çıkıyor. Bakın değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan “Özel sektör borcundan bana ne?” diyor. Değerli milletvekilleri, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri değil; Türkiye, Avrupa Birliği değil; Amerika Birleşik Devletleri kendi parasıyla dış borç alıyor, Avrupa Birliği kendi parasıyla dış borç alıyor. Onun için bu ülkelerde iç borç ve dış borç ayrımı önem kazanmıyor, ama Türkiye başkasının parasıyla, dövizle dış borç alıyor. O zaman ne oluyor: Özel sektörün borcu da vatandaşı ilgilendiriyor, kamunun borcu da ilgilendiriyor. Nasıl ilgilendiriyor: Bir defa, bu borçların geri ödenmesi için döviz gerekiyor. Dolayısıyla döviz arz talebini etkiliyor. Bu borçların ödenmesi sırasında faiz ve borç ana parası olarak kaynak çıkışı oluyor. Bu da millî geliri etkilediği için vatandaşı ilgilendiriyor.

Daha da önemlisi, arkadaşlar, özel sektörün dış borçları 172 milyar dolara çıktı. Şimdi bir kur artışı olduğunu düşünelim. Kur artışı oranında özel sektörün dış borcu artacak. Peki özel sektör -özellikle 44,5 milyar dolara çıktı kısa vadeli borcu- bunu ödeyemezse, ödeme güçlüğüne düşerse ne olacak? Olacağı belli: Yine maliyetine halk katlanacak. Yani aynen 2001 yılında olduğu gibi bunun maliyeti topluma yayılacak, vatandaşın vergileriyle ödenecek. Nasıl “Bu beni ilgilendirmez.” Diyebilir bir başbakan! Dolayısıyla burada başta Başbakan, Türkiye’nin borçlarıyla ilgili yanıltıcı bilgiler vermektedir.

Değerli arkadaşlar, biz bu yaz çalışıyoruz. AKP, İktidar Partisi önerge verdi, temmuzda çalışıyoruz ama kendileri çalışmıyor, bizi çalıştırıyor. Bunu şiddetle bu kürsüden protesto ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer temmuzda çalışma önergesi verdiyse, bugün Grup Başkanının oturup beni dinlemesi lazım, ayakta konuşmaması lazım ve AKP milletvekillerinin de burada olması lazım. Bunu halka şikâyet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Göstersin kameralar!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla)– Değerli arkadaşlar, Hükûmet borç yükünü olduğundan düşük gösteriyor. Bir defa net borç stoku diye uyduruk bir, yani bir hülle hesabı yapılıyor. Brüt borç stoku ile net borç stoku arasında 105 milyar YTL fark var. Şimdi net borç stoku diye dünyada bir kavram yok. Ne yapıyorlar: İşsizlik fonundan para alıyor, faiz ödüyor, “Bu borç değil.” diyor. Yahu devletin, hazinenin faiz ödediği borç borç olmaz mı arkadaşlar? Ne yapıyor? Diyor ki: “Merkez Bankası net varlıklarını borcundan düşüyor.” Yahu Merkez Bankası net varlığı bir varlıktır, borç bir akımdır, bir mali akımdır. Böyle şey olur mu ya! Bu bilime de aykırı, ekonomiye de aykırı.

“Kamu mevduatı düşüyor.” diyor. Kamu mevduatını düşme nakit ihtiyacı açısından olur ama kamu mevduatından faiz alıyorsun, nasıl düşebilirsin borcundan? Değerli arkadaşlar, burada gerçekten net borç stoku diye bütün hükûmet üyeleri, Sayın Başbakan yalnızca bunu konuşuyor. Bu bir aldatmacadır, halka yanlış bilgi vermektir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bilmiyor, bilmeden konuşuyor!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Devlette şeffaflığı ortadan kaldırmaktır. Daha doğrusu, bu bir hülle yapmaktır. Bundan vazgeçmesi lazım bu Sayın Başbakanın ve bu Hükûmetin.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başbakan iyi niyetlidir, bilse söylemez onu. O niye söylediğini bilmiyor, ondan söylüyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya size ne? Başbakan bilmiyormuş!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “Sana ne” falan deme.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakanımız dâhil, ikide bir diyor ki: “Borç stokunun gayri safi millî hasılaya oranı düştü.” Ya arkadaşlar, borç yükü farklı bir şeydir. Yani öyle bir gecede, TÜİK millî geliri yüzde 30 artırdı, ondan sonra oran düştü falan, bunlarla kimseyi kandıramayız, kimseyi kandıramazsınız. Bir defa, faiz önemli. Bir borç yükünün ağır olup olmadığını ölçmekte faiz önemli. Ne kadar faiz ödüyorsun? Bakın, ben size söyleyeyim. AKP İktidarında, 2007 sonuna kadar, Türkiye dış borçlarında 39,3 milyar dolar dışarıya faiz ödemişiz arkadaşlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – 40 milyar faiz!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – 2002 yılında 7,6 milyar dolarmış dışarıya ödediğimiz faiz, şimdi 2007 yılında 14,7 milyar dolara çıkmış. Niye, 2002’yle 2007’yi, 2008’i karşılaştıran sayın Hükûmet üyeleri bunlara değinmiyor? Neden hiç bunlara değinmiyor? Bu bir kan kaybıdır. Türkiye faiz ödeyerek ekonomik kaynak kaybediyor, Türkiye kan kaybediyor, bu yüzden cari açık artıyor. Hep petrol fiyatlarını örnek veriyorsunuz. Peki, niye, ödediğiniz faizi, transfer edilen kârı örnek vermiyorsunuz? Niye, bugüne kadar 6 milyar dolar IMF’ye verdiniz, bunu konu etmiyorsunuz? IMF’ye yüzde 12 faiz verdiniz, acil destek kredilerinde IMF’ye verdiğimiz faiz yüzde 12’dir, neden hâlâ IMF’yi çıpa olarak tutuyorsunuz? Böyle şey olur mu arkadaşlar? Böyle kan kaybı, bu tamamen Türkiye… Biz kazanıyoruz, başkalarına faiz ödüyoruz. Biz kazanıyoruz, başkalarına kâr payı ödüyoruz. Türkiye’de halk, millet çalışıyor; şirketlerin kâr transferine çalışıyor, faize çalışıyor. Niye bunları dile getirmiyor bu Hükûmet?

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin dış borcu da AKP döneminde ikiye katlandı. Dünyada Rusya’dan sonra en yüksek dış borcu olan ülke hâline geldik ama Rusya’nın petrolü var, Türkiye’nin nesi var!

Değerli arkadaşlar, 2001 kriz yılında Meksika, Arjantin, Brezilya bizden daha fazla dış borcu olan ülkelerdi. Bugün AKP İktidarı sayesinde biz onları geçtik yani biz kendimize bakıyoruz oran yaparak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Peki, diğer ülkelere bakalım. Bakın, ben size söyleyeyim arkadaşlar, 2001 yılında bütün Latin Amerika ülkelerinin dış borcu bizden fazlaydı, bugün ne: Türkiye’nin 263 milyar dolar dış borcu varken, Brezilya’nın bugün 191 milyara düşmüş, Meksika’nın 164 milyara düşmüş, Arjantin’in 109 milyar dolara düşmüş.

Arkadaşlar, yani şimdi borçlanmakla, dışarıdan sürekli borçlanmakla -dış borcun artmasıyla- hiçbir zaman “Efendim, biz başarılı olduk.” diyemezsiniz. Dün bir de arkadaş diyor ki “enflasyon”. 2003 yılının Kasım ayında açın, bakın, enflasyon yüzde 13’tü, bugün de yüzde 17, yani nerede bu enflasyonda başarılı oldunuz, nerede dış borçta başarılı oldunuz! İkide bir çıkıyorsunuz buraya “Efendim, biz ekonomide başarılı olduk.” Yok böyle şey, rakamları saklamayın!

Arkadaşlar, çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir