IMF’SİZ YILLAR DİLİYORUM

2008 yılında IMF ile 19 stand- by düzenlemesi bitti. 2009’da 20. stand- by düzenlemesi yapılacak. Bizim nesil IMF’li nesildir. IMF ile yattık, IMF ile kalktık. Bugün vardığımız nokta, yine IMF kapılarında sürünmek olarak karşımıza çıktı. IMF olmasaydı, 2009 yılında kendi ayaklarımız üstünde durmasını öğrenmiş olurduk.

Siyasi iktidarlar, IMF’nin verdiği kredilere, IMF ile birlikte gelen sıcak para ve spekülâtif sermayeye mahkum oldular. Ekonomi kaynak yaratamadı. İstihdam yaratamadı. Tersine IMF ile gelen spekülâtif sermaye, dışarıya yüksek faiz ve kâr transfer ederek şeklinde ülkeyi fakirleştirdi.

AKP İktidarı, “5.5 yıl sürekli büyüme sağladık” diyor… Ancak bu büyüme için borçlanma ve varlık satışı yoluyla kaynak sağlandı. Şimdiden sonra bu kaynakları kâr payı ve faiz olarak geri ödeyeceğiz. Yurt dışına kaynak çıkışı ülkeyi fakirleştirecektir. Kaldı ki, küresel kriz, IMF’nin çıpa etkisini zayıflattı.

Hükümet dümen suyunda

1) IMF ile stand- by yapılmasa da 10 milyar dolar dolayında çekme hakkı var. IMF’nin vereceği kredi de, 20- 25 milyar dolar olacaktır. Başbakan “IMF’ye ihtiyacımız yok” diyordu. İlgili bakan “IMF ile ihtiyarı stand- by yapacağız” diyordu. İhtiyarı stand- by, dolaylı olarak Türkiye’nin yeni krediye ihtiyacı yok anlamına geliyordu. Şimdi 10- 15 milyar dolar daha fazla kredi almak için hükümet yeniden IMF’nin dümenine girdi. Bu durum, küresel kriz ötesinde Türkiye için içte ve dışta güvensizlik yarattı.

2) IMF’nin çıpa olması, ülkeye yabancı kaynak girişini sağlaması ise çok gerilerde kaldı. Hükümetin aklı, küresel genişlemenin getirdiği suni refahta kaldı. Oysaki artık sıcak para, sermaye hareketi durdu. Özelleştirmeye olan talep azaldı. Artık banka satın almak için yabancı sermaye gelmiyor.
Yatırım ve kalkınma istemiyor

3) IMF’NİN olduğu ülkeye, fabrika yapacak, risk alacak, doğrudan yabancı yatırım sermayesi gitmiyordu. Bize de bu nedenle bu şekilde fiziki yatırım yapacak sermaye gelmedi. IMF’nin olduğu ülkelere fiziki yatırım yapacak yabancı sermaye, bu ülkeleri riskli gördüğü için gitmiyor. Zira riskli olmayan ülkede IMF’nin de işi olmuyor.

4) Bazı bakanlar, “Türkiye’de faizler yüksek, yabancı sermaye gelir” diyorlar. Gerçekte faizlerin yüksek olması, riskin de yüksek olduğunu gösterir. Risk yüksekse, spekülâtif sermaye de gelmez. Zaten yüksek faiz, yatırımları da engeller. Yüksek faiz, piyasa ortalama kâr haddinden yüksekse, sermaye neden elini taşın altına soksun?

IMF gelmeden, talimatları geldi. Meclis Genel Kurulu’nda teamüllere aykırı olarak, kamu yatırımları 3.5 milyar dolar kısıldı. Kamu yatırımları kısılınca, özel yatırım hacmi de daralıyor. Oysaki durgunluktan çıkışın en iyi yolu yatırımları artırmaktır.

ABD için, 1-1.5 trilyon dolar genişletici mali önlemler öneren IMF, Türkiye’ye gelince köhnemiş reçetelerini dikte ettiriyor. Yatırımların kısılması, reel ücretlerin daralması gibi toplam talebin düşürülmesini istiyor. Dış talep zaten yok. İç talebi de IMF kısıyor. Türkiye’de durgunluğun ve işsizliğin hızlanmasına neden oluyor.

Eğer Türkiye, ABD ve IMF güdümünden çıkmazsa, sittin sene yerinde sayar. Daha da fakirleşir. Bunun içindir ki gelecek kuşaklarımız için, IMF’siz yıllar diliyorum.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir