IMF’DE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

IMF’ nin anlaşma yaptığı ülkelerden ortak isteği, kamu harcamalarının kısılmasıdır. Örneğin Macaristan’a “devlet harcamalarını 1.3 milyar dolar azaltın diyor. Pakistan’a “kalkınma harcamalarını savunma harcamalarını kesin” diyor.
Henüz anlaşma yapmadığı Türkiye’den istediği ise, “2008 yılının ilk iki ayında bütçe giderlerini kısın, yatırım teşvikleri vermeyin” diyor.

IMF enflasyonun yüzde 60’lar dolayında olduğu bir konjonktürde de bunları söylüyordu. Şimdi ekonomik durgunluk döneminde de aynı reçeteleri öne sürüyor.

Dünyada bu günkü para sistemi, Temmuz 1944’te ABD’nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods’da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan iktisadi sistemdir.

IMF ve Dünya Bankası da bu sistem içinde kurulmuştur. Bu sistemin esası, altına dönüştürülebilen tek para biriminin dolar olması, diğer para birimlerinin değerlerinin de dolara göre ayarlanmasıdır.

Dünya para birimlerinin tamamının dolara endeksli olması zamanla piyasalarda gerilim yaratmış ve 1971’de ABD’nin doları altına endekslemekten vazgeçtiğini açıklamasıyla sistem çökmüştür. O kadar ki, 1970 yılına kadar bir ons altının fiyatı sabit 35 dolar iken, 1974’te 400 dolara çıkmıştır.
Yani para sistemi o zaman çökmüştür. Bu sistemden yalnızca IMF ve Dünya Bankası kalmıştır. Doğrusu çöken para sistemi yerine yeni bir sistem kurulmasıydı. IMF yerine de daha farklı bir fon kurulmasıydı. Bu yanlış ABD’nin dolarla dünyayı sömürmesi nedeniyle sürdürüldü.

1970 petrol krizinden bu güne kadar aradan geçen 40 yıla yakın zaman içinde, ortaya çıkan krizlerde IMF’nin payı var. Belki IMF olmasaydı, bu krizlerin bir kısmı olmazdı… Bir kısmı ise daha hafif atlatılabilirdi.
Türkiye örnektir…

Türkiye hep IMF’zede oldu

1 Şubat krizlerine de IMF’nin yanlışları yol açtı… 2000 Kasım krizi likidite sıkışıklığından doğdu. Stand-by düzenlemesine aykırı olur diye IMF Merkez Bankası’nın likidite yaramasına izin vermedi. 2000 başından itibaren uygulanan sabit kur politikasını IMF istedi. IMF’ye göre döviz kurları bu sabit kur sistemi içinde, enflasyon için bir çıpa olacaktı. Merkez Bankası’nın likiditeyi artırmasına bu nedenle izin vermedi… Kasım krizi oldu… Birkaç banka battı. 2000 yılında, enflasyon yüzde 40 oldu. Sabit kur rejimi olduğu için kur artışı yüzde 20’de kaldı. Kurlar bir yıl içinde yüzde 20 değerlendi. MB kurları tutamadı… Gerilim devalüasyona neden oldu. Şubat krizinden sonra IMF bu defa sabit kur sisteminin 180 derece tersi, dalgalı kur sistemini getirdi.

Dalgalı kur sisteminin, ithalata ve dışa bağımlı kılacağı çok açıktı. Çünkü spekülatif sermayenin saldırısı altında, içeride o günlerde içeride reel faizler yüzde 20’ler dolayında iken, dışarıda yüzde 2 dolayında idi. Bu şartlarda, spekülatif sermaye, sıcak para, dalgalı kur sisteminin, döviz arz ve talebini otomatik olarak dengeye getirmesi beklenemezdi. Spekülatif sermaye girişi, özel sektörün dışarıdan borçlanması ve MB’nin kuru yine gizli çıpa olarak kullanmak istemesi, kur baskısı yarattı. Düşük kur ekonomiyi ithalata ve dışa bağımlı kıldı. bugün Türkiye her ülkeden daha farklı olarak düşük kurun cezasını çekiyor. Bugün durgunluk daha ağır yaşayacaksa, bu da yanlış kur politikasından üretimin dışa bağımlı bir yapı kazanmasından ileri geliyor. Yani altında IMF var. 2001 yılında dalgalı kur sistemi yerine Türkiye kontrollü kur sistemine geçseydi, ekonomimiz dışa bağımlı bir üretim yapısı kazanmazdı. Bunu o zaman ve bu güne kadar çok söyledik… Yazdık. IMF’ciler bile kulak kabarttı. Ancak AKP iktidarı ve özellikle finans sektöründeki IMF’ciler karşı çıktı.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir