1960 yılından bugüne kadar IMF ile 19 defa stand–by düzenlemesine gittik… 1990’lı yıllara kadar IMF ile yapılan bu düzenlemeler yıllık olarak yapılıyordu… 1990 ‘lı yıllardan sonra üç yıllık olarak yapılmaya başlandı…
Bugüne kadar IMF ile yapılan bu düzenlemelerin üçü ara rejimler sırasında, 7’si Demirel’in, 4’ü İnönü’nün, 3’ü Ecevit’in, biri Çiller’in ve son olarak da Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde yapıldı.
1. Stand–by nedir?
Stand–by düzenlemesi, zor duruma düşen, dış ödeme sorunu yaşayan bir ülkenin IMF’den kredi istemesi ile başlıyor… IMF vereceği krediye karşılık, o ülkeden uygulayacağı iktisat politikalarının reçetesini veriyor… Özellikle vereceği kredilerin öncelikle dış borç ödemede kullanılmasını şart koşuyor… Hükümetlerle IMF uzmanları arasında bu şartlarda mutabakat sağlandıktan sonra, Ekonomiyle ilgili bakan ve merkez bankasının ağzıyla IMF’ye uygulanacak politikaları açıklayan bir “niyet mektubu” veriliyor… Bu mektubun ekinde de, para, likidite, kur, faiz ve bütçe gibi uygulama taahhütleri veriliyor.
IMF icra direktörleri kurulu, bu mektubu ve ekindeki “performans Kriterleri“ni uygun görürse, kredi veriyor… Bu uygulamalara stand–by düzenlemesi deniliyor.
2) ilk kriz
1999 yılında Ecevit Hükümeti, enflasyon, eksi büyüme, bütçe açıkları ve dış kaynak bulmaktan korktuğu için IMF’ ye gitti.
1999 yılı sonunda IMF ile 17. stand–by düzenlemesi yapıldı.. Enflasyon hedefi yüzde 20 olarak kabul edildi. Döviz kurları da bu hedef doğrultusunda sabit tutuldu… Ancak, enflasyon oranı yüzde 40 oldu… Buna karşılık döviz kur’ları yüzde 20 artışla sınırlı tutuldu… Ayrıca 2000 yılı sonunda IMF’ye taahhüt edilen likidite sınırları aşılmayınca, likidite sorunu yaşandı… Ve Şubat 2001‘de kriz oldu.
Sabit kur önermiş olan IMF bu defa tam tersi, “dalgalı kur rejimi” önerdi… Ve 18. stand– by’ dalgalı kur rejimi, faiz dışı fazlanın yüksek tutulması, iç talebin kısılması üzerine yeniden inşa edildi.
3) Büyüme ve enflasyon…
IMF ile geçen 5 yılın bilançosunun, başarı hanesinde enflasyon ve büyüme var…
1999 yılında, yıllık enflasyon oranı TÜFE’ de yüzde 68.8 olmuştu… Özellikle MB’nın örtük enflasyon hedeflemesi ve döviz kurlarını, 2000 yılında açık o yıldan sonra gizli çapa olarak kullanmasıyla, enflasyon oranı sürekli geriledi... AKP’nin 2 kasım seçimleriyle iktidarı aldığı yıl TÜFE oranı yüzde 29.7 oldu..
Enflasyonun tek haneye düşmesinde, AKP’nin tek parti iktidarından çok, MB’nın uygulamalarının ve özellikle kur’ların düşük tutulmasının önemli rolü oldu.
Büyüme’ye gelince… 1998 yılında GSMH 3.9 oranında büyümüştü… 1999 yılında eksi büyüme yaşandı… IMF ile geçen 2000 yılında büyüme oranı yüzde 6.3’e yükseldi… Ve fakat 2001 kriz yılında büyüme yeniden eksi oldu… Eksi 9.5 oldu.
2004 yılında büyüme en yüksek düzeye çıktı. Yüzde 9.9 oldu.
Muhakkak olan şudur… IMF siyasi iktidarların, popülist politikalarını engelliyor… Açık finansman ve görev zararları gibi gizli finansman yollarını kapatıyor… Özellikle enflasyonla mücadelede bu yolların kapanması etkili oluyor.
4) Kemeri kimler sıktı?
Enflasyonu düşürmenin maliyeti kemer sıkmaktır… Mesele bu kemerin toplumda adil bir şekilde sıkılmasıdır… Ne var ki, batık bankaların 50 milyar dolara yaklaşan zarar ve kaçakları, hazine ve dolayısıyla halka yüklendi… Yine firma iflasları hazine yardımlarıyla önlendi… Buna karşılık, emlak bankasından kredi alıp kur riskine girenler süründü… Tüm krizin maliyetleri de vergi verenlere ve halka yüklendi…
Parafiskal gelirler dahil vergi yükü, yani vergilerin GSMH’ya oranı 1999 yılında yüzde 27.9 iken, 2004 yılında yüzde 32’ye çıktı.. Üstelik vergiler tüketim vergileri haline geldi… KDV-ÖTV gibi zengin ve fakirin aynı oranda ödediği tüketim vergilerinin toplam vergiler içindeki payı arttı… Toplam vergiler içinde yüzde 70’e yükseldi. Yani vergilerde halkın sırtına yüklendi.
Öte yandan, bu süre zarfında IMF’nin isteği doğrultusunda, 25 milyon tarım nüfusunun, memurların ve işçilerin geliri azaldı… Zaten 1999 yılındaki Stand–by düzenlemesinde çiftçilere verilen desteklerin yarıya ve zaman içinde dörtte bire gerileyeceği yazılıdır…
5 yılda memur maaşı reel anlamda yüzde 9 ve özel sektör işçi ücretleri de yüzde 20.5 oranında düştü… Yani 1999 yılında beş yumurta alan bir işçi şimdi 4 yumurtayı da zar-zor alıyor.
IMF politikalarının en önemli maliyeti işsizliktir… İstihdam endeksi 1999 yılına göre geriledi.
5) Borca boğulduk…
5 yılda Türkiye‘nin dış borçları, 60 milyar dolara yakın arttı… Toplam borç diyorum… Çünkü, dış borçlarda devlet veya özel borçların ekonomik etkileri aynıdır… Dış borç ödendiğinde ister devlet ödesin, isterse özel sektör ödesin her ikisi de döviz bulmak zorundadır…. Ve döviz ihtiyacı açısından her ikisi de aynı etkiye sahiptir.
Yine dış borcu kim alırsa alsın, GSMH artar… Kim öderse ödesin azalır.
İç borçlarda 200 katrilyondan fazla arttı… Kamu net iç borcu diye uydurma rakamlarla, borçların GSMH’ya oranı düşürülmek isteniyor… Ancak bunu yabancı yutmuyor… Özellikle yabancı yatırımcı yutmuyor… Yutsa, 1999 yılına göre bugün daha çok yatırım sermayesi gelirdi.
NEREDEN NEREYE GELDİK? 1999 2004 Büyüme Oranı -6.1 9.9 Enflasyon (TÜFE) 68.8 9.3 Ortalama Dolar Kuru (TL) 417.6 1.420 Bütçe Açığı/GSMH (Yüzde) 11.6 10.7 Cari İşlemler dengesi -1.344 -15.573 Toplam Dış Borç Stoku (Milyar Dolar 103.0 161.7 İç Borç Stoku (Katrilyon TL) 22.9 224.5 Vergi Yükü 27.9 32.0 Net Memur Reel Maaşı Endeksi 123.1 112.7 Özel Sektör İşçi Reel Ücreti Endeksi 118.2 94.0 Net Yabancı Sermaye Yatırımı(Milyar Dolar) 0.8 0.9 İstihdam Endeksi 91.7 90.1 |