HÜKÜMET KÜRESEL KRİZİ TAKMIYOR

İşadamları, özel sektör temsilcileri “Küresel kriz batıdan doğuya geliyor… İhtiyatlı olalım” diyor. IMF dahil uluslararası kuruluşlar da Türkiye’yi uyarıyor. Hükümet ise bu uyarıları palyatif önlemlerle geçiştiriyor. İhracatçılar için verilmesi düşünülen teşviklerin hiçbir işe yaramayacağı, bizzat ihracatçılar tarafından açıklandı.

Aslında küresel süreçten en fazla döviz kaybı (cari açık) vererek, en zararlı çıkan ülke Türkiye oldu. Şimdi anlaşılıyor ki, AKP hükümeti kur sisitemini değiştirmeyerek, faiz politikasını değiştirmeyerek de küresel krizden en zararlı çıkan ülke olacaktır.

Aslında küreselleşme süreci, spekülatif sermaye ve kısa vadeli sermaye ile özellikle köpek balığı iştahı ile hareket eden “hedge fonların” günümüz dünyası için bir tuzağı oldu. Şimdi tüm dünya bu tuzaktan nasıl kurtulacağını hesaplıyor. Refahın dünyaya yayılması olarak takdim edilen küreselleşme süreci şimdi bir “küresel tehdit’e” dönüştü.

ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan küresel kredi krizinin yol açtığı zararın en az 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Mort-gage krizi, dünya finans krizine dönüşüyor. İflas eden finans kurumları ve fonları kurtarmak için ABD ve İngiltere Merkez Bankaları müdahale etmek zorunda kalıyor.
ABD’de enflasyon arttı… AB’de büyüme oranları düştü.

Temmuz verileri

ABD’ de Temmuz verileri şöyle gerçekleşti:

Enflasyon, Temmuz ayı ÜFE oranı yüzde 1.2 çıktı. Bu oran 1981 yılından bugüne kadar, gerçekleşen en yüksek enflasyon oranıdır.

Yeni konut inşaatı, temmuz ayında yüzde 11 oranında geriledi.

ABD’de büyüme oranı beklenenden yüksek çıktı. İkinci çeyrekte büyüme oranı yüzde 3.3 oldu. Ancak bu büyümenin devam etmesi beklenmiyor… Çünkü büyümeyi iki faktör etkiledi:

– Tüketiciye 100 milyar dolarlık bir destek sağlandı. Ancak bu desteğin sürekli olması beklenemez.

– Dolardaki düşüş de etkili oldu. İhracatı olumlu etkiledi. Ancak AB’nin hedefi de değerli duruma gelen Euro’nun değerini düşürmektir. Bu şartlarda Doların daha fazla değer kaybetmesi de söz konusu olmayacaktır.
Genel anlamda dünyada, tüketim oranı ve büyüme oranları düşmektedir.

Tüketimde daralma

Financial Times’in 28 Ağustos’ta yazdığına göre, küresel düzeyde özel tüketim harcamaları, 2007 yılında bir yıl öncesine göre yüzde 11 artış gösterdi. Ancak 2008 yılında yalnızca yüzde 2 arttı.

Öte yandan dünyada büyüme oranlarının düşmesi, işsizliği de fakirliği de artırmaktadır.

Gelişmiş ülkeler, dünyada fakirliğin önlenmesini Dünya Bankası’na havale etmiştir. Oysa Dünya Bankası Başkanı Zoellick, “Gıda fiyatlarındaki artışa acil çözüm gerekiyor… 100 milyon insan aç kalacak” diyor. Dünya Bankası’na göre geçen yıl buğday ve pirinç fiyatları iki katından fazla arttı.

Açlığın artması, tüm dünyada küreselleşmenin getirdiği kaçınılmaz bir sondur. Bu son, sosyal patlamalara neden olmaya başladı. Haiti’de ayaklanmalar oldu. Hükümet düştü. Hindistan Maliye Bakanı, “Ayaklanmalar artabilir” diyor. Fransa Tarım Bakanı, hükümetin harekete geçtiğini söylüyor. Türkiye’de ise insanlara “Pirinç yemeyin” deniliyor.

Ekonomik, sosyal ve siyasi olaylar birbirine bağlıdır… Birbirini etkiler. Bu nedenle küresel kriz, işsizlik ve fakirliği de artırmaktadır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir