Genel olarak, haziran ve temmuz aylarında enflasyon oranları eksi çıkar. Tarım sektöründe yaz ucuzluğu etkili olur. Bu sene temmuz ayında tarım sektöründe fiyatların az da olsa (eksi 0.04) eksi çıkmasına rağmen temmuz enflasyonu, TÜFE’de 0.58 ve ÜFE’de 1.25 oldu.
Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi uygulamaktadır. MB daha yeni 2008 enflasyon hedefini değiştirdi ve 10.6 ilan etti.
Temmuz ayında TÜFE 12.06 olduğu için, hedef aşıldı. Sonbaharda enflasyon daha da artar. Enflasyon hedeflemesinde hedefin aşılması, MB ve hükümete olan güveni düşürüyor. MB ve hükümet enflasyonu yönetmekte başarısız oldular.
O kadar ki, TÜFE ve ÜFE oranları beş yıl öncesinden daha yüksek oldu.
TÜFE
———-
2004 yılı Nisan ayı 10.18
2008 yılı temmuz ayı 12.06
ÜFE
———-
2003 yılı ekim ayı 16.10
2008 yılı temmuz ayı 18.41
AKP Hükümeti politika geliştirmedi. 2001 yılındaki kısa vadeli “güçlü ekonomiye geçiş programı”nı hazırlayanlar, bu program için “bu bir yangın söndürme programıdır” demişlerdi.
Yangında binayı kurtarmak için etrafa verilen tahrifat dikkate alınmaz. Bu programın tek hedefi de enflasyonu söndürmekti. Bu nedenle, toplam talebin düşürülmesini öngörüyordu.
Halkın boğazından kestiler
Toplam talebin kısılmasının iki temel aracı kullanılıyordu. Birisi, faiz dışı fazla oranını yüksek tutup kamu altyapı ve sabit sermaye yatırım hacminin düşürülmesi… Diğeri maaş ve ücretlerin reel olarak kısıp, tarım desteklerini de yarı yarıya azaltıp harcamaların düşürülmesi idi. Kısa vadeli olmasının gerekçesi, yangın söndürmede doğacak tahrifatın uzun dönemde, ekonomik ve sosyal sorunlara yol açma riskinin de yüksek olmasıydı. AKP iktidarı bu kısa vadeli programa, altın bulmuş gibi yapıştı. Çünkü AKP’nin alternatif bir programı yoktu. Acil önlemler planı hem güdük kaldı, hem de hükümetin yapacaklarını alt alta dizmesi elbette alternatif bir istikrar programı olmazdı.
20001 yılındaki yangın söndürme programı sonucu, 2003 yılı sonunda ve 2004 yılı başında enflasyon yüzde onlar seviyesine geldi. Söz konusu program enflasyonun köpüğünü aldı. Ancak yapısal sorunlar daha da ağırlaştı. Örneğin sektörel denge bozuldu… Reel sektörle finans sektörü arasındaki denge bozuldu. Finans sektörü ve Borsa aşırı balon yaparak, reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı. Hazine’ye finans sektörünün biriken 90 milyar YTL’lik borcunu, AKP iktidarı bir ay önce bir yasayla sildi. Örneğin kamu etkin hizmet yapamaz duruma sokuldu. Kamu sektörü altyapı yatırımlarını kıstı… Doğal tekelleri, altyapıyı özelleştirdi. Eğitim ve sağlığı tarikatlara yaptırmaya başladı. İktidar vergilerde çok sık değişiklik yaparak vergi yapısını bozdu. Hükümet bütçe dışında, Hazine nakitlerini kullanarak veya merkezi devletin yapması gereken bazı hizmetleri borçlandırarak, büyük şehir belediyelerine yaptırdı. Kamuda mali disiplini bozdu.
Bu yapısal sorunlar enflasyonun kronik bir yapı kazanmasına neden oldu. Eğer 2004 yılı başında Türkiye bir yapısal dönüşüm programı yapmış olsaydı, enflasyon kronik yapı kazanmazdı.
MB’nin de günahı var
Merkez Bankası da faizleri yanlış kullandı… MB, enflasyonu tutmak için gecelik faizleri artırdığını açıkladı. Yüksek faiz, tüketimin ve toplam talebin daralmasına neden olur. Ancak bu uygulama ekonominin genişleme dönemleri için geçerlidir. Oysa Türkiye’de daralma dönemi başladı. Zaten özel tüketim harcamalarında bir artış yoktur. Şimdi artan faiz hem bütçe açıklarına neden olacaktır. Bu yolla enflasyonu olumsuz etkileyecektir. Hem de yatırımların durmasına neden olacaktır. Bu yolla iç üretim ve toplam arz daralacaktır. Öte yandan piyasada oligopol yapı olduğu için firmalar artan faiz maliyetini de perakende fiyatlara yansıtacaktır.
Özetle yüksek faiz bu konjonktürde hem enflasyon için çıpa olamayacak, hem de durgunluğun artmasına neden olacaktır.