“Ekonomi iyi gidiyor…” Böyle bir sözün teknik anlamda hiç bir önemi yoktur. Ekonomi 2000 yılında da iyi gidiyordu… Ancak 2001 yılı şubat ayında kriz oldu.
Ekonominin iyi gitmesi, iki şartla mümkündür. Birisi makro göstergeler iyi ve kalıcıdır… Diğeri risk yoktur…
Yalnızca makro göstergelere bakarak, örneğin enflasyon geriledi… Büyüme var… Her şey yolunda demek doğru olamaz. Ayrıca bu gidişi engelliyecek riskler var mı? Bakmak gerekli…
Bu risklerden birisi “kur riskidir.“
Kur riski sıcak paranın, döviz kurlarının artacağından korkup dövize ani talep yaratmasıyla tehlike oluşturuyor… Sıcak paranın 40 milyar dolar civarında olması nedeniyle, döviz rezervleri yeterli demekte yetmiyor… Kur artarsa, pozisyon açığı olan Banka veya işletmelerin zora girebilir…
Aslında başka ülkede olsa, döviz pozisyon açığı olan işletmeler iflas eder. Arjantin’de olduğu gibi… Ne var ki Türkiye’de buna izin verilmiyor. Bu maliyetler topluma yayılıyor.
Kur riskinin çok yüksek bir risk olduğunu, dış ticaretteki gelişmeler ve dış cari açığın tırmanması da gösteriyor. Örneğin haziran ayında aylık bazda, ihracat yüzde 10 arttı. İthalat yüzde 15 arttı… İhracat 5.8 milyar dolar oldu… İthalat ise neredeyse 2 katına çıktı. 10 milyar dolar oldu.
Ve aylık dış ticaret açığı 4.2 milyar dolara yükseldi.
Bugünkü kur rejimi, faiz-kur makası, kısa vadede makro göstergelerinin iyi çıkmasına neden oluyor. Ancak yarın ne olur?Devam eder mi? Bu günkü faiz- kur makası ve mevcut Kur politikası devam ettiği sürece bu konuya evet demek mümkün değildir.
Kur politikası sonucu ortaya çıkan dış cari açığın finansmanı sıcak para veya dış borçla yapıldığı için, dış borçlarda da ödeme kapasitesi üstünde bir artış var… Özellikle kısa vadeli dış borçlar çok hızlı arttı . Yani ortaya ‘’Dış borç riski” de çıktı.
Bir başka risk konsolide bütçenin yapısıdır…
Bir zamanlar faiz gideri bütçesinin yarısı kadardı. Bu oran geriledi… Ocak-Haziran sonuçlarına göre, faiz gideri bütçenin yüzde 36’sı oldu… Ne var ki diğer yandan, sosyal güvenlik açıkları arttı. Bütçenin yüzde 18’ine yükseldi. Yani faiz ve sosyal güvenlik yine bütçenin yarısından çoğunu götürüyor.
Önemli olan devletin bütçe ile kamu hizmeti yapmasıdır. Bütçenin yüzde 54’ü faiz ve sosyal güvenlik açıkları için gidince Bugünde kamu hizmetleri için kaynak ayırmak imkanı kalmıyor…
Bu nedenlerle ihtiyatlı davranıp, kur politikasını değiştirmeliyiz… Devlet borçlarını da yeniden yapılandırmalıyız.