HEPİMİZ UNUTMA ÖZÜRLÜYÜZ

Eski dilde bir söz var… “İnsanoğlu nisyanla maluldür” Yani unutma özürlüdür… Bu söz nereden aklıma geldi?

Siyasette olsun, ekonomide olsun, dün yaşadığımız krizler, Bugün yaşadığımız sıkıntılar gökten zembille inmedi… Bunların günahını taşıyan bazı siyasilerin, yine bizi bugünkü yoksulluktan, işsizlikten ve bugünkü din istismarından kurtarmaya soyunmak istemeleri, bizim diğer milletlere göre daha çok unutma özürlü olduğumuzu göstermektedir…

Aksi halde bir ülkede 7 defa gidip, 8 defa gelen bir politikacı olur mu? Aksi halde bir ülkede başbakan olmak için, muhalefetten 12 kişiyi birden bakan yapan bir politikacının, yeniden başbakan olması mümkün olur muydu? Aksi halde Türkiye’yi 50 cent’ e muhtaç edip de, yeniden kurtarma iddiasında olan politikacıların barındığı bir toplum olur muyduk?

Yine çiftçiye küfreden, fındık üreticisini kovan, din istismarı yapan bir kişiyi yüzde 47 oy alarak yeniden başbakan yapar mıydık?

Geçmişi bir düşünelim… Yunanistan’ın AB’ye girdiği yıllarda biz neden pasif kaldık? Girerdik veya girmezdik… Ancak neden tepkisiz kaldık?

100 milyonluk Türkiye

ACABA, geçmişte 100 milyonluk Türkiye diye slogan atan politikacılar olmasaydı, yerine nüfus planlaması yapılsaydı, işgücü planlaması yapılsaydı, eğitim planlaması yapılsaydı, bölgeler arası kalkınma stratejileri olsaydı, bugünkü göç, bu günkü işsizlik, bu günkü yoksulluk ve bu günkü kapkaç ve bu günkü terör olur muydu?


Çıldırlı Aşık Mürsel

Sinan şöyle diyor:
Doğru bir işim olsaydı,
Ekmeğim, aşım olsaydı…
Ankara başım olsaydı…
Ben köyümden göçer miydim?…

Öğretmenim sürgün oldu…
Doktorum ilaçsız kaldı…
Hastamız kızakta öldü…
Ben köyümden göçer miydim?

AKP Hükümeti, 2005 yılından bu güne kadar GAP için kaynak ayırmadı. Şimdi “beş yılda 27 milyar kaynak ayırıyorum” diyor.

Bu güne kadar hükümetin tarımı ve tarım nüfusunu dışlamasının nedenleri arasında IMF’ nin tepkisi de yer alıyor. Biz kendimizi idare etseydik, IMF’ ye gerek kalır mıydı?

Türkiye’yi IMF’ ye kim muhtaç etti… Bizi IMF’ ye muhtaç edenler, köylünün bugün içine düştüğü sıkıntıların temelini atanlardır… Ancak şimdi onları da unuttuk.

Çayı denize dökenleri unuttuk

BUNLAR geçmişte, oy almak için çaya, tütüne ve fındığa plansız ve programsız destek verdiler… Ürün fazlasını yaktırdılar veya denize döktürdüler… Bu memleketin kaynaklarını israf ettiler…

Bugün aynı temel üstünde gidenleri ve çiftçiye eziyet edenleri de aynı toplum
yarın unutursa şaşmayın…

Enflasyon, gelir dağılımını bozar… Sabit gelirliyi sıkıntıya sokar… Enflasyon gibi enflasyonla mücadelede de okkanın altına yine işçi ve köylü, geniş halk kesimleri girer… Çünkü, enflasyonla mücadele programları toplam talebin kısılmasına öncelik vermektedir…

Geçmişteki siyasi liderler, Merkez Bankası kaynaklarını kendi bankaları zannedip, istismar etmemiş olsalardı, enflasyon da olmazdı…

Halkın emanet ettiği mevduatı kendi parası gibi görüp, bankaların içini boşaltarak halka hıyanet edenlere, kimler banka imtiyazı verdi? Kimler bankaları kontrol dışında tuttu?

İmam hatip okullarına kimler yol verdi? Bu günkü irtica riski nasıl doğdu?
Eğer bunları unutursak, bugünkü çektiklerimizden şikâyet etmek hakkımız da olmaz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir