HİÇBİR ÜLKE TÜRKİYE’NİN KAZANMASINI İSTEMEZ

Dikkat edersek Türkiye’deki büyümeyi en fazla övenler, bu büyümeden en fazla nasiplenen ülkelerdir. G-20’ler içinde, Gayri Safi Yurt içi Hasılasına (GSYH) göre en yüksek cari açığı, Türkiye veriyor. Türkiye de cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 5’tir. G-20’ler içinde Türkiye’den sonra cari açık verenler, sırasıyla G. Afrika, ABD, Hindistan, İtalya, Kanada, Brezilya, Avustralya, İngiltere, Fransa ve Meksika’dır. Cari fazla verenler ise en yüksek cari fazladan başlamak üzere sırasıyla, S.Arabistan, Almanya, Rusya, Çin, Japonya, Kore ve Arjantin’dir.

Türkiye G-20’ler içinde cari açık şampiyonu olmasaydı, cari açık verenlerin cari açığı daha fazla olacaktı. Cari fazla verenler de daha az cari fazla verecekti.
Öte yandan Türkiye, daralma yaşadığı 2009 kriz yılında da, 13.8 milyar dolar cari açık verdi. Ancak büyüme yaşadığı bu sene bu cari açığı, 40 milyar dolara çıktı. Bu demektir ki, Türkiye ile ekonomik ilişkilerde olan ülkeler de 40 milyar dolar daha avantajlı çıktı.
Elbette ki diğer ülkeler Türkiye’nin daha çok büyümesini canı gönülden isteyecekler. Çünkü büyümenin büyük kısmı, ekonomik ilişkiler sonucu kendilerine gidiyor. Türkiye ne kadar çok ithalat yaparsa, ne kadar çok cari açık verirse, diğer ülkeler o kadar çok üretim yapıyor. Diğer ülkeler o kadar fazla istihdam yaratabiliyor.
Biz senelerdir bu cari açık sorununu tartışıyoruz. Zira gerçek olan şudur ki, bugün yüksek oranda cari açık veren ve bu açığını varlık satışı ve dış borçla kapatan ülkeler, büyüse de bir işe yaramaz. Sonunda fakirleşecektir. Zira borç ve faiz nedeniyle, yabancı şirketlerin kârı nedeniyle, borsadaki spekülatif kazançlar nedeniyle, yurt dışına kaynak çıkışı olacaktır. Çıkan bu kaynağın GSYH’ya oranı büyüme oranından büyük ise ülke fakirleşiyor demektir.
IMF İcra Direktörleri Kurulu Başkanı Kahn Türk ekonomisinin etkileyici büyüme sağladığını ve fakat bunun ne kadar sürdürmenin daha önemli olduğunu söyledi. Avrupa’nın boşalacak bir kurul üyeliği için en iyi adayın Türkiye olduğunu ve fakat Türkiye’nin ithalatının fazla olduğunu, cari açığının da sorun olduğunu ilave etti.
Bizim Bakan da büyüme için cari açığa katlanmamız gerektiğini söylüyor. Sanki büyüyen her ülke cari açık vermek zorunda kalıyor. Oysa ki cari fazla veren ülkeler de büyüyor. Örneğin bu yılın ikinci çeyreğinde Çin bizim kadar, yüzde 10.3 ve Arjantin bizden fazla, yüzde 11.1 büyüdü.
Büyümede önemli olan iç üretimi ve iç istihdamı artırarak büyümektir. Aksi halde ithalata bağlı büyüme, başka ülkelerin refahı için çalışmak ve başka ülkelerin işçisine iş yaratmak anlamına geliyor.
Bu gerçeklere rağmen, iktisatçı olmayan da bilir ki, ithalata dayanan büyümeyi, alternatifsiz bulan bir hükümetin kafası iyice karmıştır. Aslında Türkiye de yalnız hükümetin değil, muhalefetin de kafası karışıktır. Zira muhalefet de, uygulanmakta olan kur politikasını alternatifsiz buluyor. Alternatif geliştirmiyor. Bütün dünya aşırı değerlenmiş paradan kaçarken, dünyada kur savaşları olurken, bizim muhalefetten ses çıkmıyor. Her halde cari açık yoluyla ülke kaynaklarının kaybedildiğini ya fark etmiyor veya önemsemiyor.
Türkiye’nin tez elden, sıcak paraya vergi veya karşılık koyması gerekir. Merkez Bankası’nın daha çok döviz satın alması gerekir. Kur politikasını değiştirip, kuru kontrol etmesi ve denge kuru gözetmesi gerekir.
Maalesef; iktidar olsun, muhalefet olsun, detayda kaybolanlar, milli duruşu olmayanlar, Türkiye’nin her yıl 40 milyar dolar soyulmasını ve bizim gibi insanların feryadını anlayamazlar…

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir