Cari açık ve dış borç sorunu tırmandıkça, yabancı sermaye girişi de önem kazanıyor… Ancak yabancı sermaye girişleri çok farklıdır… Ve bazıları faydalı, bazıları zararlıdır… Ayrım yapmak siyasi iktidarın işine gelmiyor…
1) Sıcak Para:
Sıcak para kısa vadeli işlemler için Türkiye‘ye giren ve girdiği gibi çıkan kısa vadeli yabancı sermayeye deniliyor…
Sıcak para üç şekilde geliyor…
– Portföy yatırımları, borsadan menkul kıymet almaya gelen… Devlet iç borçlanma senetleri almaya gelen sermaye .
– Kısa vadeli sermaye, Türkiye‘de yerleşik bankalar veya özel kesimin aldıkları kısa vadeli dış krediler ile yine gelen kısa vadeli mevduat.
– Kaynağı belirsiz olan ve ödemeler bilançosunda net hata ve noksan şeklinde yer alan döviz girişi.
Sıcak para, faizler yüksek ve kurlar düşük olduğu için, başka bir ifade ile faiz-kur makasının açılmış olması nedeniyle geliyor… Spekülatif karlar elde ederek gidiyor… Örneğin geçen sene bir yılda borsadan yüzde elli kazandı.
Sıcak parayı Tobin vergisi gibi vergilerle engellenmez… Tersine sıcak paraya vergi koyarsanız faizlere yansır… Doğru çözüm kurları tedrici artırıp, faiz- kur makasını kapatmaktır…
2) Gayrimenkul alımı için gelen yabancı sermaye…
Türk vatandaşlarının gayrimenkul alabildiği ülkeler vatandaşları da Türkiye de gayrimenkul alıyor… Son yıllarda özellikle Akdeniz ve Ege’de yabancıların gayrimenkul alımı hızlandı… Geçen sene yabancılar 1.5 milyar dolar civarında gayrimenkul aldılar.
3) Uzun vadeli yabancı yatırım sermayesi…
Şimdiye kadar, otomotiv, kimya, ilaç gibi sektörlerde gelip sıfırdan yatırım yapan yabancı yatırım sermayesi toplam 30 milyar dolar civarındadır…
Fabrika kuran bu gibi sermayenin, yeni teknoloji getirmek, istihdam yaratmak, üretim kapasitesini ve verimliliği artırmak, ihracat potansiyelini artırmak ve cari açığın kapanmasına yardımcı olmak gibi yararları vardır…
4) Fırsatçı sermaye…
Fırsatçı sermaye, elini taşın altına koymaktan çekinen, spekülatif gelir peşinde olan… Ve tekel firmaları almayı tercih eden yabancı sermayedir.
Türkiye de, hazır enerji, demirçelik, telekominikasyon ve süpermarketler için gelen yabancı sermaye bu türdendir…
Türk Telekom’u alan yabancı sermaye de aynı kategoridedir.
Bu tür yabancı sermaye ekonomiye ve topluma fayda yerine zarar getirir…
– Yabancı sermaye fiyat konusunda kamu kadar hassas olmaz… kar maksimizasyonu için fiyat artışını zorlar. Bu konuda başka firmalara izin verilse de, altyapı yapmak üç-beş yıl sürer.
– Karlı kurumları satın alan aldıkları için, yabancı sermaye fiilen az girecektir… İçerden kazandığı ile taksitleri öder… Cari açığı kapatmakta faydası olmaz.
– Bu gibi sermaye İhracat yapacak hizmet üretmiyor… Örneğin Süpermarketler için gelen yabancı sermaye de, ihracat yapmıyor, tersine ithalatı artırıyor.
Zaten, yabancı sermayenin getirip, götürdüğüne bakarsak sonucu anlarız… 1984’ten bugüne kadar, yani 20 yılda gelen yabancı sermayenin kar transferi, fiilen giren sermayenin üçte biri olmuş… AKP iktidarında ise söz konusu kar transferi giren yabancı sermayenin yüzde 77.8’ine çıkmış.