GÜNÜBİRLİK SİYASET, YOKSULU DAHA YOKSUL YAPIYOR…

Zenginlik ve fakirlik görecelidir.  Bir ülkenin zenginliği , Milli geliri ile ölçülür. Türkiye Milli Gelir büyüklüğü olarak Dünyanın ilk  19 ülkesi arasında  15.sıradadır. G-20  , bu 19 ülke ve birde AB’ den oluşmaktadır.

Dolar olarak  nominal Fert başına gelir  sıralamasına göre   14 ve Satın alma gücü paritesine göre fert başına gelir sıralamasına göre de  14.sıradadır.

 

 

 

2011 ‘de G-20 içinde , dolar olarak nominal fert başına gelir sıralamsında biz 15 sıradan birkaç sıra gerileyebiliriz. Çünkü 2011 yılında kurlar arttı. Dolar değeri ile GSMH’ daha küçük görünecektir.

 

Dolar değerindeki değişmeler nedeniyle , ülkeler arasında karşılaştırma yapabilmek için , satın alma gücü paritesi kullanılmaktadır.  

Satın alma gücü paritesi (SAGP), ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan kaldırır.  Söz gelimi bir  sepette yer alan  aynı malların fiyatı , Türkiye de  2 lira  ABD ‘de 1 dolar ise , demek ki  Türkiye de  2 liranın karşılı bir dolardır. Eğer fert başına gelir  15.000 lira ise , dolar değeri ile satın alma gücü paritesine göre 7.500 dolardır.

Öte yandan , bir ülkede fert başına gelirin yüksek mi , düşük mü olduğu da , satın alma gücü paritesine göre anlaşılır.  Bir zamanlar Rusya’da profesör maaşı 100 dolar idi ve fakat  o zaman profesörler bu maaşla rahat geçiniyordu.

Türkiye  Milli  Gelir büyüklüğü olarak ,  G-20’ler içinde 19  ülke arasında  14 sırada yer alırken Avrupa’da  37 ülke içinde 31sırada yer aldı.

Avrupa’da  satın alma gücü  paritesi temeline dayanarak hesap edilen  kişi başına GSYH hacim endeksi açıklandı.  Önce AB üyesi 27 ülkenin ortalaması 100 olarak hesaplandı. Diğer ülkeler de bu hacim endeksine göre sıralandı. AB’ 27 = 100 olunca , Türkiye’nin kişi başına GSYH hacim endeksi 50 oluyor. Demek ki AB 27 ‘de yaşayanların satın alma gücü bizim iki katımız kadardır.

Bu hesaba  göre Avrupa ‘da 37 ülke  sıralamasında , Türkiye’nin  de fert başına GSYH hacim endeksi  30 ülkeden daha düşük, 6 ülkeden daha yüksektir.  Bizden sonra gelen ülkeler , Romanya , Bulgaristan, Karadağ , Mekadonya , Sırbistan , Bosna – Hersek ve Arnavutluktur. Bu demektir ki ,  Türkiye’de fert başına düşen milli gelir düşüktür. 

Ortalama gelirin  büyüklüğü  yanında , toplum refahı için , gelir dağılımı da önemlidir. Hiçbir ülkede gelirin tam olarak adil dağılımından söz edilemez. Ancak  bir toplumda gelir ,  kamu vicdanını rahatsız etmeyecek  şekilde  dağılmalıdır.

Bu anlamda da uluslar arası karşılaştırmalar önemli göstergedir.  OECD’ nin son raporunda , 30 üye ülke arasında Türkiye gelir dağılımında En kötü 3 ülke arasında yer alıyor. Bizden sonra Meksika ve  Şili geliyor.

Türkiye de gelir dağılımının gelecekte daha da kötüye gitmesi kaçınılmaz görünüyor… Bunun iki temel  nedeni var :

1)Başbakan yardımcısı , Milli gelirimizin yüzde 12’si kadar tasarruf yaptığımızı buna  buna karşılık yüzde 22 ‘si kadar harcama yaptığımızı açıkladı. Tasarruf oranının düşük olması nedeniyle , yatırım ve üretim dış kaynağa bağlıdır. Dış kaynağa bağıllık , cari açığa neden oluyor. Cari açıkta hiç bir şekilde sürdürülemez.

Söz gelimi , Çin de gelir dağılımı düzeliyor. Çünkü kendi  tasarruflarına dayanan yatırım ve üretim var ve cari fazla var.  

Öte yandan , tasarrufların düşük , harcama oranının yüksek olması , borçlanmayı artırıyor. Toplum gelirinden fazla borçlanıyor. Borçlanma ise  reel faiz ödenmesi ve servet kaybı sebepleriyle , yoksullaşma yaratıyor.

2) Türkiye , Çin atasözü ile balık tutmayı öğretmiyor , balık dağıtıyor. Siyasi partiler , bütçeden yoksula yardım vaadinde yarışıyor.  Ancak hiçbir siyasi parti , ciddi yatırım projeleri , istihdam projeleri ortaya koymuyor.  Sağlıklı ve aktif insanlara yapılan  Nakdi sosyal yardımlar , yaraların geçici sarılması demektir. Gelir dağılımının düzelmesi için , iç tasarrufa dayalı yatırımları artırmak ve kalıcı istihdam yaratmak  gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir