GLOBAL KRİZDE TÜRKİYE TOPUN AĞZINDA

Başbakan ve AKP iktidarı ekonomiyi güllük-gülistanlık olarak gösteriyor. Başbakan, “Net dış borcumuz 10 milyar YTL’ye düştü diyecek kadar pervasız konuşuyor. Bazı bakanlar “Küresel kriz, bizim için fırsat olur” diyor. İktidar kanadı Türkiye’de bir ekonomik kriz olabileceğine ise hiç ihtimal vermiyor.
Ekonomik ajanlar ise farklı düşünüyor. Esnaf kesimi kendi durumlarını “Piyasada yaprak kımıldamıyor” diye tarif ediyor. Üretici ve tüketici memnun değil. Merkez Bankası (MB) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile ortak hazırladıkları “Reel Kesim Güven Endeksi’nde” üretici kesim hükümete ve ekonomik gidişata güven duymadığını ifade ediyor. Yine MB ve TÜİK’in hazırladığı “Tüketici Güven Endeksi’nde” de tüketicinin güveni dibe vurmuş durumdadır.

Çalışan kesim, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası ile kazanılmış haklarını kaybetmiş olmanın sıkıntısını çekiyor ve geçim sorunu yaşıyor. Yerli ve yabancı sermayeli işletmeler, borsanın aşırı kırılgan olmasından endişe duyuyor.

Borç ve sıcak para kâbusu

İş adamları kur artışı ve 172 milyar dolar tutan dış borçlarından dolayı telaş içindedir. Yine sıcak para çıkışı yaşanıyor. Gelen yabancı sermaye de geçen yıla göre yarı yarıya azaldı.

Nihayet tarikatların çöken binalarında kanunsuz kurslarda çocuklar ölüyor. Bir hastanede bir haftada 27 çocuk ölüyor. Toplum geleceğinden endişe duymaya başladı. Kayıp çocuklar raporunda ülke genelinde 833 çocuğun kayıp olduğu yazıyor.

Yaşadıklarımız, küresel çöküşten bağımsızdır. Küresel süreçte, dünya konjonktürünün iyileşmesi, Türkiye’de aslında var olan bu sorunların üstünü külledi. Şimdi, global ekonomide ortaya çıkan sorunlar, bizdeki ekonomik ve sosyal sorunların boyutunu daha çok artıracaktır.

Global ekonomide alarm

Küreselleşme süreci, spekülatif sermaye ve kısa vadeli sermaye ile köpek balığı iştahı ile hareket eden “hedge fonların” günümüz dünyası için bir tuzağı oldu. Şimdi tüm dünya bu tuzaktan nasıl kurtulacağını hesaplıyor. Refahın dünyaya yayılması olarak takdim edilen küreselleşme süreci şimdi bir “küresel tehdit’e” dönüştü.

ABD’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan küresel kredi krizinin yol açtığı zararın en az 200 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Mort-gage krizi, dünya finans krizine dönüşüyor. İflas eden finans kurumları ve fonları kurtarmak için ABD ve İngiltere Merkez Bankaları müdahale etmek zorunda kalıyor. ABD ve AB’de büyüme oranları düşüyor. ABD’de Temmuz verileri şöyle gerçekleşti: Enflasyon, Temmuz ayı ÜFE oranı yüzde 1.2 çıktı. Bu oran 1981 yılından bugüne kadar, gerçekleşen en yüksek enflasyon oranıdır.

Yeni konut inşaatı, temmuz ayında yüzde 11 oranında geriledi.

Gelişmiş ülkeler, dünyada fakirliğin önlenmesini Dünya Bankası’na havale etmiştir. Oysa Dünya Bankası başkanı Zoellick, “Gıda fiyatlarındaki artışa acil çözüm gerekiyor… 100 milyon insan aç kalacak” diyor. Dünya Bankası’na göre geçen yıl buğday ve pirinç fiyatları iki katından fazla arttı.

Açlığın artması, tüm dünyada küreselleşmenin getirdiği kaçınılmaz bir sondur. Bu son, sosyal patlamalara neden olmaya başladı. Haiti’de ayaklanmalar oldu. Hükümet düştü. Hindistan Maliye Bakanı, “Ayaklanmalar artabilir” diyor. Fransa Tarım Bakanı, hükümetin harekete geçtiğini söylüyor. Türkiye’de ise insanlara “Pirinç yemeyin” deniliyor.

Sonuç olarak, dünya ekonomisinde büyümenin yavaşlaması, bize durgunluk ve daralma olarak yansımaktadır.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir