AKP Hükümeti 2006 yılı dahil yüzde 6.5 olarak öngördüğü faiz dışı fazla oranını hep tutturdu. 2008 yılında ise faiz dışı fazla oranı hedefini, 5.3’e düşürdü.
Bütçede gelirlerle giderler arasındaki fark, bütçe açığıdır. Giderler arasında devlet borçları için ödenen “faiz” ödemeleri de yer alıyor. Üstelik bu faizler, yüksek faizlerdir.
Eğer devlet bu kadar yüksek faizle borçlanmasaydı, faizler makul olsaydı veya olmasaydı bütçe açık vermeyecekti.
IMF 1999 yılı sonunda Türkiye’nin bütçe açıklarını ve kamu açıklarını azaltması için, faiz dışı fazla uygulamasını istedi.
Bütçe giderlerinden faizler çıkarıldıktan sonra, geriye kalan diğer harcamalar için, bütçe gelirleri yeterli geliyor. Açık değil fazla veriyor. İşte bu fazlaya “Faiz dışı fazla” deniliyor.
2008 Merkezi Yönetim Bütçesinde, bütçe gelirleri 204.6 milyar YTL, bütçe giderleri de 222.3 milyar YTL olarak öngörülmüştür. Aradaki fark, 17.8 milyar YTL bütçe açığıdır. Hazine hem bu açığı, hem de merkezi bütçe dışında kalan kamu açıklarını kapamak için borçlanacaktır.
2008 bütçesinde borç faiz için de 56 milyar YTL ayrılmıştır. Eğer bu faiz olmasaydı, bütçe gideri yani “Faiz hariç bütçe gideri” 166.3 milyar YTL olacaktı… Bu şartlarda bütçe açık değil tersine 38.2 milyar YTL fazla verecekti. Bu fazlanın GSMH’ya oranı da yüzde 5.3 olmaktadır… Başka bir ifade ile 2008 yılında faiz dışı fazla oranı yüzde 5.3 olarak öngörülmüştür.
IMF faiz dışı fazla uygulamasını, hükümet zorlansın… Bütçede tasarrufa gitsin… Bütçe açığı azalsın… Hazine daha az borçlansın… diye dayattı.
Aslında bunu icat eden 1980’lı yılların ortalarında ABD’li bir ekonomi profesörüdür.
Gerçekçi değil
FAİZ dışı fazla uygulamasına bakınca insanın aklına Nasrettin Hoca’nın, “Ölme eşeğim ölme… Yaz gelip Yonca bitecek” sözü geliyor. Çünkü:
1) İç borç stoku azalmadı arttı.
Devlet borçlarının anapara ödemeleri ve Hazine’nin yeni borçlanması bütçe dışından yapılıyor. Bütçede yalnızca borç faizleri var. Bu nedenle Hazine bütçe açığından daha fazla borçlanıyor.
Aslında özelleştirme gelirleri de kamu açıklarını kapatmaya yetmiyor… Üstelik Hazine bütçe açığından daha fazla borçlanıyor. Bu nedenledir ki, 2002 yılından bu güne kadar iç borç stoku iki katına çıktı.
2) Alt yapı yatırımları aksıyor
Faiz dışı bütçe fazlasını tutturmak için hükümetlerin yapacağı tasarruf sınırlıdır. Personel ödeneklerinde bir tasarruf yapamazsınız… Zaten maaşlar reel olarak ve büyümeyi de dikkate alırsak göreceli olarak düşüktür.
Cari harcamaların yüzde 80’i askeri harcamalardır. Bunların kısılması da sınırlıdır. Geriye altyapı harcamaları kalıyor. Hükümetler de ve özellikle AKP hükümeti de altyapı yatırımlarını kıstı.
Örneğin, 2008 bütçe tasarsında yatırımlar için ayrılan ödenek hem daha düşük oldu… Hem de yetersiz oldu.
Devlet altyapı yatırımı yapmayınca, özel sektörde üstüne fabrika kurmuyor.
3) Faiz dışı fazla hedefinde kamuoyu ve IMF’yi kandırmak için hülle yapılıyor.
Bütçeden yapılması gereken hizmetlerin bir kısmı belediyelere yaptırılıyor.. Belediyeler borçlanıyor… Veya kamu kurumlarına olan borçlarını ödemiyor. Örnek Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kamu kurumlarına ödemediği borçlar 2.5 milyar YTL’yi geçti.